Tarım ve Hayvancılık Milli Güvenlik Meselesidir | Saadet Partisi
 
   

Tarım ve Hayvancılık Milli Güvenlik Meselesidir

03.6.2020

Tarım ve Hayvancılık Milli Güvenlik Meselesidir

Genel Başkan Yardımcımız Tacettin Çetinkaya Türkiye’nin tarım, hayvancılık ve besicilik konuları ilgili basın açıklaması;

“Kıymetli basın mensupları, basın toplantımıza hoş geldiniz.


Bugün sizlere ülkemizin ana gündem maddelerinden birisi olan tarım ve hayvancılık konusunda partimizin görüş ve önerilerini aktarmak istiyorum.

Öncelikle belirtmeliyim ki tarım meselesi Türkiye’nin milli güvenlik meselesidir.

Her türlü sıkıntının üstesinden bir şekilde gelinebilir ama tarımda ve hayvancılıkta meydana gelen üretim tüketim dengesinin bozulmasının üstesinden gelmek kolay değildir.

Bu durum ülkemizi dışa bağımlı bir hale getirir.

Bu sebeple tarım ve hayvancılık ihmale gelemeyecek ana meselelerimizden birisidir.

Bugüne baktığımız zaman ülkemizin mükemmel bir coğrafyaya sahip olmasından dolayı ne kadar şükretsek azdır.

Ancak ne var ki sahip olduğumuz bu imkânı yeteri kadar değerlendiremiyoruz.

Tarım ve hayvancılık birbirinden ayrılmaz ikilidir. Sonuçları her bakımdan birbirini etkilemektedir.

Bu nedenle gıda ve buna bağlı olarak tarım ve hayvancılık güvenliği ülkemiz için stratejik öneme haizdir.

Değerli basın mensupları,

Ülkemiz, hem tarım hem de hayvancılık bakımından kendisine ve çevresindeki komşu ülkelere yetecek bir potansiyele sahiptir.

Ancak ne var ki, Ülkemizin son 17 yılını yöneten iktidar, bu konuda yeterli gayreti göstermeyerek, yanlış politikalarla bu potansiyelin yok olmasının müsebbibi olmuştur.

Ülkemizin bu potansiyeli en verimli şekilde değerlendirilmelidir.

Türkiye kendine yetebilen nadir ülkelerden biri iken tarımda ve hayvancılıkta neredeyse tamamıyla dışa bağımlı hale gelmiştir…

Yapboz tahtasına döndürülen konulardan birisi milli eğitim ise diğeri de tarım ve hayvancılık politikalarıdır.

Stratejik önem sahip olan tarım ve hayvancılık, en fazla bu iktidar döneminde bakan ve politika değişikliğine uğramıştır.

Reform diye sunulan politikalar maalesef hüsranla sonuçlanmıştır.
Hükümetin tarım ve hayvancılık konusunda tutarlı, devamlı ve uzun vadeli planlanmış bir programın olmadığı ortadadır.

Biz tarım ürünlerini ithal ederek kalkınamayız.

Eskiden tarımda ve hayvancılıkta ihracat yapar iken, şimdi ise başta et ve hayvan ithalatı olmak üzere nerdeyse bütün tarımsal ürünleri ithal eder olduk. Kalkınma için üretime dönük yatırımlar yapılmalı. Tarım ve hayvancılıkta yapılan yatırımlar 6-12 ay içerisinde üretime döner. Hızlı kalkınma öncelikli olarak tarım sektörüyle sağlanır.

Besici isyanda!

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’de besicilik yapan yaklaşık 180 bin işletme var. Bu işletmeler içinde 500 baş ve üzeri olan işletme sayısı ise yüzde 2 civarında. Yani bu işletmelerin neredeyse tamamına yakını küçük ve orta ölçekli işletmelerden oluşuyor.

Besiciler, özellikle son yıllarda ithal besilik hayvan getirerek, bu hayvanlara 7-8 ay bakarak üretimlerini sürdürüyorlar.

2018 yılında yapılan kontrolsüz ve plansız ithalattan dolayı besiciler büyük bir krizin içine sürüklenmiş durumda. Şu anda besiciler adeta kan ağlıyorlar! Ne hayvanları para ediyor ne de hayvanlarını kestirebiliyorlar!

Et ve Süt Kurumu’nun deposu etle dolmuş durumda! Et ve Süt Kurumu kesimleri durdurmak zorunda kaldı. Özel sektör ise piyasada talep olmadığı gerekçesiyle besiciden hayvan alıp kesmiyor!

Kesime gelmiş hayvanları da bekletemezsiniz. Eğer zamanında kestiremezseniz besicinin zararı daha da büyür! Hayvancılık sektörü göz göre göre yok olurken, Tarım ve Orman Bakanlığı ise bu krize bir çözüm üretemiyor!

Şimdi sormak istiyoruz;

2018’de Türkiye’de et tüketimi geçmiş yıllara göre düşmüşken, yani ete talep azalmışken… Canlı hayvan ve et ithalatında Cumhuriyet tarihinin rekorunu kıracak ithalata kimler izin verdi?

Ete talebin arttığı yıllarda bile ortalama 500 bin baş besilik hayvan ithal edilirken,

2018 yılında bunun iki katından fazla yani 1 milyon 212 bin baş besilik hayvan ithal edildi!

Besilik hayvan ithalatı yetmiyormuş gibi 133 bin baş kasaplık hayvan ithal edildi!

Bu da yetmiyormuş gibi, 240 bin baş kesimlik koyun ithal edildi! Bu da yetmiyormuş gibi, 56 bin ton kemikli, kemiksiz et ithal edildi! Bütün bu ithalatlara ise toplam 2 milyar dolar para ödendi!

Acı durum ne biliyor musunuz? Türkiye’nin ihtiyacı olmadığı halde bu ithalat yapıldı! Türkiye’nin döviz krizi yaşadığı bir dönemde ülkenin 2 milyar doları hayvan ithalatı adı altında yurt dışına transfer edildi!

Pekâlâ, 2 milyar dolarlık canlı hayvan ve et ithalatı yapıldı da ne oldu?
Yoğun ithalattan dolayı besiciler hayvanlarını kestiremedi! Yem maliyetleri artarken, kesim fiyatları üreticinin aleyhine düştü! Üretici büyük zarar etmeye başladı! Zarar eden üreticiler üretimden çekilmeye başladı!

Et ve Süt Kurumu’nun depoları ağzına kadar etle doldu! (Şu anda depolarda 50 bin ton et bulunuyor) Burada kamu büyük bir zarara uğratıldı!

Sayın Tarım Bakanı’na soruyorum.

Peki! Bu ithalata rağmen et ucuzladı mı? Halkımız eti ucuz tüketebiliyor mu?

Besicimiz yaptığı işten memnun mu, cebinde para kalıyor mu?

Aylarca büyük fedakârlıklarla ve büyük masraflarla yetiştirdiği hayvanını kestirdiği zaman emeğinin karşılığını alabiliyor mu?

Besicinin geçimini sağlayabileceği başka bir kazancı var mı?

Meralarda küçük ve büyükbaş havyan var mı?

Süt fiyatları kazançlı mı?

Çiftçi ve besici borçlarını ödeyebiliyor mu?

İşsizlik oranının %15’lere dayandığı bir ortamda koyunu, sığırı güdecek çoban bulunabiliyor mu?

Sonuç olarak;
Hayvancılık sektörünü büyük bir krizin içine sürükleyen,
Ülke kaynaklarını gereksiz yere yurt dışına transfer edilmesine neden olan,
Üreticiyi büyük zarara uğratan bu ithalat kararından dolayı sorumluların derhal istifa etmesi gerekiyor!

Tarımı hızla geliştirip tarım ürünleri ihraç ederek ülkemizi güçlendirme yoluna girmeliyiz.

Bunu kesinlikle sağlarız, biz buna inanıyoruz. Biz çiftçinin bu toprağı ekip biçmesi, yanı sıra hayvan yetiştiriciliği yapması ile kendi geçimini sağlarken ülkeyi de ayağa kaldıracağına inanıyoruz

Tarımın ve Hayvancılığın problemlerini ancak Saadet Partisi olarak biz çözeriz. Öncelikle büyükbaş canlı erkek hayvan ve et ithalatı derhal durdurulmalıdır.


Tarım Kanunu 21.madesinde “Tarıma Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi milli hâsılanın yüzde birinden az olamaz.” denilmektedir. Bugünkü rakamlarla bu miktar 46 milyar Türk lirasıdır.

2019 Bütçesinde tarım desteklemelerine ayrılan pay 16 milyar tl’dir. Hükümet çiftçinin kanuni hakkı olan 30 milyar tl’yi çiftçiye ve besiciye ödemelidir.

Devlet hayvansal üretim yapan işletmeleri üretimin her kademesinde desteklemelidir. Destekleniyormuş gibi yapılmamalıdır.
Aile tipi hayvancılık işletmeleri desteklenmelidir, geliştirilmelidir.

Başta yem olmak üzere, mazot, elektrik, personel ve işletme giderleri bölgesine bakılmaksızın teşvik kapsamına alınmalıdır.

Küçükbaş ve büyükbaş hayvancılığın bel kemiği durumunda olan meralar tekrar hayvancılık amaçlı kullanıma geçirilmelidir.

Türkiye geçmişte 44 milyon hektar çayır ve mera alanına sahip iken, bugün yaklaşık 14 milyon hektar çayır ve mera alanına sahiptir. Öncelikle mevcut çayır ve meraların muhafazasına çalışılmalı ve bu alanlar ıslah edilmeli, kalitesi yükseltilmelidir.

Meralar ranta değil hayvanlara tahsis edilmelidir. Tarımda ve hayvancılıkta Ar-Ge çalışmaları desteklenmeli ve bütçeden yeterli payı ayrılmalıdır.

İstihdamın % 21’i tarım ve hayvancılık alanındadır. Ancak istihdam oranın yüksekliğine rağmen tarımın ve hayvancılığın milli hâsıladan aldığı pay azdır.

Çoban ve bakıcı temini önemsenmeli, özendirilmeli ve çoban eğitimi yapılarak çoban yettrilmelidir. Çoban ücretleri, sigortaları belirli sürelere kadar devlet tarafından karşılanmalıdır.

Hayvancılık işletmelerinde maliyetin en büyük kısmını (% 60-70’ini) oluşturan kaliteli kaba yem ihtiyaçlarını kendi işletmelerinden temin etmeleri teşvik edilmelidir.

Hayvancılık işletmelerinin çoğunda kaba yem açığı bulunmaktadır. Bu açığın giderilmesi için yem bitkileri ekim alanları artırılmalıdır. Ve desteklenmelidir. Son günlerde ithal hayvanlarda görülen hastalıklar ürkütücüdür. Dikkatli olunmalı.
Sınırlarımızdan izinsiz hayvan girişleri engellenmeli.

Hayvan hastalıkları ile mücadelede kullanılan ilaçlar mutlaka kontrol altına alınmalıdır

Yetiştirici hayvanlarını işletmeye koyduğu zaman, bakım süresi sonunda etini kaça satacağını işin başında bilmelidir.

Damızlık hayvanlar için ise arızı sebepler dışında en az 7 yıl kesim yasağı getirilmelidir ve durum ciddi biçimde kontrol edilmelidir.

Ülkemizin şartlarına uygun üstün vasıflı kültür ırkı damızlık hayvan yetiştirilmesi teşvik edilmeli ve bu işletmelere teknik, sağlık, pazarlama ve finans destekleri sağlanmalıdır. “