
Çalışanın Emeği Mutlaka Korunmalıdır
03.6.2020
Çalışanın Emeği Mutlaka Korunmalıdır
Genel Başkan Yardımcımız İsmail Hakkı Akkiraz, partimizin işsizlik, zamlar ve vatandaşın geçim sıkıntılarına dair somut çözüm önerileri ve atılması gereken adımları kamuoyu ile paylaştı.
“Değerli basın mensupları…
Saadet Partisi olarak güncel olaylarla ilgili olarak görüşlerimiz açıklamak üzere huzurlarınızdayız.
Bugün 11 Temmuz 2019
Srebrenitsa Katliamı
11 Temmuz 1995
Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı’nın ardından yaşanmış en büyük insanlık trajedisi olarak kabul edilen ve en az 8 bin 372 Boşnak sivilin “Ratko Miladiç” komutasındaki Sırp çeteleri tarafında hunharca katledildiği Srebrenitsa soykırımının üzerinden 24 yıl geçmesine rağmen hala kanayan bir yara olmaya devam ediyor. Bu katliamda ve Bosna savaşında hayatlarını kaybeden bütün Boşnak kardeşlerimize ve mücahid lider Aliya İzzetbegoviç’e Allah’tan rahmet, Bosna Hersek’li kardeşlerimize başsağlığı diliyoruz. Bu vesile ile acılarını paylaşıyoruz. İnsanlık âleminin böyle bir olayla bir daha karşılaşmamasını Allah’tan niyaz ediyoruz.
Temmuz 2019 dönemi maaş artışları.
En temel insan haklarından birisi de hiç şüphesiz “emeğin” korunmasıdır. Bunun için iktidarın temel görevlerinden birisi de, refah seviyesini de dikkate alarak çalışanların emeklerinin hakkını vermektir. Temmuz ayı içindeyiz, yılın ikinci altı ayı için yapılacak maaş artışları belli oldu. İktidar, SSK ve BAĞ-KUR emeklileri için %5,01, memur ve emeklileri için de %6,01 oranında bir artış yapacağını ilan etmiştir. Saadet Partisi olarak ilan edilen bu maaş artışlarını yeterli bulmuyoruz. Yapılan bu artış, çalışanın alın terinin karşılığı olabilecek bir artış olmamıştır. Türkiye’de ve Dünya’da ücretlerin belirlenmesinde, açlık sınırı endeksi ile yoksulluk sınırı endeksi dikkate alınmaktadır.
Türkiye’de;
Açlık sınırı 4 kişilik bir aile için yaklaşık 2200 TL civarındadır.
Yoksulluk sınırı 4 kişilik bir aile için 6800 TL civarındadır.
Bir ülkede ücretler, yoksulluk sınırı+refah payı esas alınarak belirlenmiyor ise, o ülkede refahtan ve adaletten söz edilemez. İktidar çalışana cimri, faizciye ve rantçıya bonkör davranırsa, bu iktidar kerim iktidar olma özelliğini kaybeder.
Ülkemizde çalışanlar, milli gelirden hak ettiği payı alamıyorlar.
Çünkü iktidar, yapılan israfın, hesapsız borçlanmaların faiz yükünü çalışanların sırtına yüklemeyi alışkanlık haline getirmiştir. Toplu sözleşmelerde öngörülen artışlara ek olarak ödenecek enflasyon+refah payından kurtulmak için rakamları baskı altında tutmakta, enflasyon rakamlarının küçük çıkmasını sağlamaktadır. Bu sayede, çalışana ödenecek ücretlerin bütçeye olan maliyetini kendince azalttığını düşünmektedir. İktidar, bütçe ödemeler dengesini koruyacağım derken, çalışanın alın terini istismar ederek onu gerçek enflasyon karşında ezilmeye mahkûm etmektedir. İktidar, YİK üyelerine resen 5 bin lira artış yaparken, öğretmene, hemşireye, polise, vaize, ebeye, memura, itfaiyeciye, işçi ve memur emeklisine 57 lira ile 300 lira arasında gelip giden bir artışı bile, neredeyse çok görmektedir.
AÇLIK VE YOKSULLUK SINIRI
Türkiye’de birçok çalışan yoksulluk sınırının altında ücret almaktadır.
Hemşire, vaiz, öğretmen, polis, düz memur, bekçi, araştırma görevlisi, Avukat, garson, ebe, itfaiyeci gibi kamu çalışanları, yoksulluk sınırının altında ücret alıyorlar. Saadet Partisi olarak yaşanan ekonomik krizin bütün faturasının çalışana kesilmesini doğru bulmuyoruz. Bütün çalışanların emeğinin korunması, yoksulluk sınırının üstünde bir ücret almalarıyla mümkündür. Yani bir öğretmenin ve polis memurunun maaşı, en az 6800 lira civarında olmalıdır. Faizci kapitalist düzeni yürütmeyi esas alan hiçbir iktidarın çalışana bu seviyede bir ücret vermesi mümkün olmaz. Bu ancak Saadet Partisi iktidarında mümkün olur. Bunun delili ise 54. Erbakan hükümetidir. Çalışanların da bu gerçeği görmeleri gerekir. Hepinize saadetli günler dileriz…”