
İstanbul’un Fethi Gönüllerin de Fethidir
03.6.2020
İstanbul’un Fethi Gönüllerin de Fethidir
Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu, AGD-MGV tarafından organize edilen Fetih ve Gençlik Şölenine katıldı.
Fetih Şöleni’nde konuşan Temel Karamollaoğlu “İstanbul sadece kılıçla değil adaletle fethedilmiştir. İstanbul’un fethi sadece bir şehrin fethi değil, gönüllerin fethi anlamına da gelir.” diye konuştu.
İşte Genel Başkanımızın Fetih ve Gençlik Şöleni konuşması;
Selamun aleyküm muhterem kardeşlerim;
Sözlerime başlarken bu büyük stadyumu muazzam bir heyecan ve coşku ile dolduran Milli Gençliğimizi, Anadolu Gençliğimizi bütün kalbimle selamlıyorum. Allah hepinizden razı olsun.
Bu muhteşem organizasyonun gerçekleşmesinde emeği geçen herkese de selamlarımı sunuyorum. Burayı teşrif eden hepinize selam olsun. Bizleri televizyonları başında izleyen kardeşlerimizi de aynı duygularla selamlamayı da bir görev biliyorum.
Selam olsun Anadolu Gençlik’e, selam olsun Milli Gençlik’e, selam olsun atını denize sürenlere, selam olsun gemileri karadan yürütenlere, selam olsun baskıya ve güce boyun eğmeyenlere, şartlar ne olursa olsun hak bildiği yoldan asla dönmeyenlere.
Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli, ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli. İşte sizler bu ezanların susmaması için bütün çabasını gayretini ortaya koyan bugünün Ulubatlı Hasanları, bugünün Seyit Çavuşlarısınız. Nene Hatunları, Sütçü İmamları, Rıdvan Hocalarısınız. Sizler kendisine belli bir dönemde, “Sarayımı nasıl buldun?” diye soran sultana, “Kendi paranla yaptırdıysan israf olmuş, hazinenin imkanları ile yaptırdıysan haramdır” diyebilen bugünün Ebu Zerlerisiniz.
Sizler bir bir çiçekle bahar gelmez diyenlere inat “Evet ama her bahar bir çiçekle başlar” diyen bugünün Necmettin Erbakanlarısınız. Allah sizlerden razı olsun eksikliğinizi vermesin.
Bugün İstanbul’un fethinin 566. yıl dönümünü kutlamaktayız. Hepimiz biliyoruz ki; fetih bir ruhtur, fetih bir manadır. Bugün bütün çağlara ve bütün nesillere hitap eden evrensel bir meşaledir. Fetih 4 ayda Anadolu Hisarı’nı dikecek bir ruh sahibi olmaktır. Fetih çağının en büyük toplarını döktürecek bir aklı ve iradeyi ortaya koymaktır. Fetih gemileri karadan yürütecek bir azim ve strateji benimseye bilmektir. Elbette öte yandan fetih zulme karşı adaleti, baskı ve tahakküme karşı insan haklarını savunmaktır.
Fetih doğrunun, iyinin, güzelin hakim olduğu bir dünya için çalışmaktır. İşte Anadolu Gençlik çağımızda bu ruhun, bu azmin, bu mananın temsilcisidir. Fetih bu yönle bakıldığında kesinlikle bir işgal değil bir açılımdır. Biz gençliğimize ‘fetih nesli’ diyoruz. Neden? Çünkü İslam tarihinden bir örnekle açıklamak istersek; ‘İslam orduları Sasani İmparatoru’nun muazzam güçlerindeki ordularıyla karşı karşıya geldiklerinde, her iki taraf bir takım görüşmeler yaptılar. Bu görüşmeler esnasında Sasanilerin ünlü komutanı Rüstem, her bir İslam askerine bir çuval hurma vererek uzaklaşmalarını istedi.
Bu teklif karşısında Müslümanların elçisi olan Rebi bin Amr şu tarihi cevabı vermişti o zaman. “Biz buraya sizin ülkenizi yağmalamaya, ganimet toplamaya, insanları esir almaya gelmedik. Biz buraya insanları kullara kulluktan kurtarmaya, zulüm düzenini kaldırıp adil bir düzen kurmaya geldik.” İşte fethin idrak etmemiz icap eden esas manası budur. İnsanların insanlara kulluğunu ortadan kaldırıp, herkesin huzur içinde yaşadığı bir adil nizam kurmaktır.
İstanbul bu sebeple sadece kılıçla değil, adalet düşüncesiyle fethedilmiştir. İstanbul’un fethinin tarihimiz içindeki yerini hem madden hem de manen bu sebeple iyi idrak etmek mecburiyetindeyiz. Bunun için Sultan Fatih’in Bizanslılara fetihten sonra söylediği şu tarihi sözleri hatırlamadan geçemeyiz.
Ulu Hakan diyor ki; “Kalkınız ve müsterih olunuz. Ben Sultan Mehmet hepinize söylüyorum ki, bu andan itibaren ne hürriyetleriniz ne de hayatlarınız hakkında gazabımdan korkmayınız. Kimsenin malı yağma edilmeyecektir. Kimseye zulüm yapılmayacaktır. Hiç kimse dinini değiştirmeye zorlanmayacaktır.” Buradan da anlaşıldığı gibi, bugün herkesin itibar ettiği, öne çıkardığı, Batılıların bir bakıma övündüğü idealler, fikirler, hürriyetler ta o zamandan Osmanlı’nın hükümdarları tarafından dünyaya ilan edilmiştir. Tavırlarıyla da bu yaşayarak görülmüştür. Bundan dolayı çok rahatlıkla söyleyebiliriz ki, İstanbul sadece kılıçla değil adaletle fethedilmiştir. İstanbul’un fethi sadece bir şehrin fethi değil, aslında gönüllerin de fethi anlamına gelir.
Bizans halkının daha önceki haçlı seferleri esnasında, ‘başımızda Latin serpuşu göreceğimize, Osmanlı sarığı görmeyi tercih ederiz’ demesinin arkasında işte bu hakikat yatmaktadır.
Muhterem arkadaşlarım;
Elbette Saadet Partisi Genel Başkanı olarak huzurlarınızda bulunduğum için müsadenizle seçimlerle ilgili bir iki konuya da temas etmeden geçemeyeceğim. 23 Haziran tarihinde İstanbulumuzda seçim var. Biz bu seçimlerin sanki Türkiye iki kampa ayrılmış, iki taraftan birisini seçmek mecburiyetindeymiş gibi takdimine kesinlikle karşıyız. Biz milletimizin iki tarafa mahkum olduklarını asla kabul etmiyoruz. Çünkü hakkı üstün tutan, hak yolunda her türlü çabayı sarf eden, fedakarlıkta bulunan bir yol daha var. Çünkü bizim belediyecilik anlayışımız, Sultan Fatih Han’ın şu dizelerinde yatmaktadır.
Demiş ki Sultan;
“Hüner bir şehr bünyad eylemekdür,
Reâya kalbin âbâd eylemekdür.”
Bugünkü kelimelerle ifade edersek, ‘asıl hüner bir şehri kurmakla birlikte, asıl hüner halkın kalbini kazanmaktır. Bu söz şimdi söylenmiyor. 6 asır önce söylenen bir söz. Bunun için yanımızda bu sözün büyük ehemmiyeti var. Biz neye önem veriyoruz. İstanbulluların gönlü nasıl abad olur dediğimizde, rantı değil insanı esas alan bir belediyecilik anlayışına sahip olmadan olmaz. Yolsuzluğun, usulsüzlüğün, israfın kökü kazınmadan olmaz. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı korunmadan olmaz. İstanbulluların kalbi nasıl abad olur derseniz de, stres şehirleri değil huzur şehirleri inşa edilerek bu kazanılır. İş ehline verilerek bu kazanılır. Ayrımcılık ve partizanlık yapmayarak bu kazanılır. Kaynakları lüks ve şatafat için boşa harcamayarak bu kazanılır.
İşte İstanbulluların kalbini kazanmak için diğer adayların bilinmesine, özellikle Saadet Partisi adayı Necdet (Gökçınar) Bey’in de tanınmasına ihtiyaç olduğu kanaatindeyiz. Biz halkımızın bu konuda vereceği karara itibara hazırız. Bizim tek endişemiz bu seçimler yapılırken, herhangi bir müdahalenin, hilenin olmamasıdır. Kimsenin bir noktaya gelmemesi veya illede birinin gelmesi için taraf tutmadan bu seçimlerin yürütülmesine bundan dolayı önem veriyoruz.
Muhterem kardeşlerim sözlerimi toparlıyorum. Müreffeh ve huzurlu bir geleceği ihtirası olanlar değil, iddiası olanlar inşa eder. Bu sebeple tarihin akışını idealist gençler değiştirmiştir.
Fatih Sultan Mehmed İstanbul’u fethettiğinde sadece 21 yaşındaydı. Ulubatlı Hasan Bizans surlarına ilk sancağı diktiğinde belki sadece 25-26 yaşlarındaydı. 230 kiloluk mermiyi Çanakkale’de topun namlusuna sürdüğünde Seyit Çavuş’ta bu yaşlarda bir gençti. ‘Bir hicrete mecbur kaldığımda beni kim koruyacak’ diye Peygamber Efendimiz sorduğunda, o gün daha genç yaşta olan Hazreti Ali’nin ‘ben korurum Ya Rasulallah’ dediği de gözümüzün önünden ayırmamamız icap eden bir husustur.
Davasına bağlı inançlı nice gençler sayesinde aşılmaz denilen surlar aşılmış, yapılamaz denilen işler başarılmıştır.
Muhterem kardeşlerim;
Bugünkü haksızlıklar, sıkıntılar, umutsuzluklar kimseyi hüzne düşürmesin. Bizler her şey bitti sanıldığı zamanlarda, hayır iş daha yeni başlıyor diyenlerdeniz. Bizler 1403’te Ankara muharebesinden sonra Osmanlı’nın fetret dönemine girildiğinde, elli sene içinde İstanbul’u fethedecek güce kavuşanların torunlarıyız. Çağ açıp çağ kapatanlarız. Ne mutlu ki bu ülkede aydınlık bir geleceğin teminatı olan Anadolu Gençliğimiz var. Bu ülkede kardeşlik yurdu bir Türkiye’nin teminatı olan Milli Gençliğimiz var.
Ve ben de sizlerden aldığım cesaretle söylüyorum ki; “Yarın elbet bizim elbet bizimdir. Gün doğmuş gün batmış ebet bizimdir.”
Muhterem genç kardeşlerim;
Bu duygu ve düşüncelerle fethin 566. yıl dönümünü tekrar kutluyor, başta Sultan Fatih Han olmak üzere tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla yad ediyorum. Zafer inananlarındır ve zafer yakındır. Allah’a emanet olun.”