Her Alanda Sömürülüyoruz

11.8.2021

Her Alanda Sömürülüyoruz

Haftalık basın toplantısını gerçekleştiren Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu; açıklamalarına milletimizin ve İslam aleminin Hicri yılbaşını tebrik ederek ve Meral Akşener’e geçmiş olsun dileklerini ileterek başlarken; eğitimde, ekonomide, hukuk ve adalette çözülemeyen problemlere, mülteci ve sığınmacı sorunlarına dikkat çekti.

Sn. Meral Akşener’e Geçmiş Olsun Dileklerimi İlettim

Kıymetli arkadaşlar…

Gündemimiz çok yoğun bazı üzücü hadiselere de temas etmek mecburiyetinde kalıyoruz, münferit de olsa…

Dün kendi memleketim Sivas’ta Sn. Meral Akşener’e provokatif bir müdahalenin yapılmasını üzüntü ile karşıladım.

Aslında bizim kardeşlerimiz hakikaten misafirperverdir. Dışarıdan gelen kim olursa olsun nazik davranırlar.

Ben Sn. Akşener’i biraz önce aradım, bizzat geçmiş olsun dileklerimi ilettim.

Bazen özellikle bu hadiseleri medya provokatif bir şekilde aktarmayı görev biliyor, bunu da doğru bulmuyorum.

Hicri Yılbaşı

Kıymetli arkadaşlar;

Bildiğiniz gibi iki gün önce Hicri yeni yılımız başlamış oldu. 1443 yıl önce Peygamber Efendimizin rehberliğinde kendisine inananlar Mekke’den Medine’ye bir hakikat yolcuğuna çıktılar.

İşte 1 Muharrem tarihinde gerçekleşen o hicretin 1443’üncü yılında bugün bizler de Müslümanlar olarak hakikatin, adaletin, huzurun ve barışın yolculuğuna devam etmekteyiz.

Bu vesileyle Hicri yeni yılın milletimize, İslam âlemine ve tüm insanlığa barış, huzur ve saadet getirmesini Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.

Başta İslam coğrafyası olmak üzere tüm dünyada zulüm düzeninin son bulmasını, adaletin tesis edilmesini diliyorum.

Türkiye Kurtlar Vadisi Dizi Setine Döndü

Muhterem arkadaşlar;

Bildiğiniz üzere Türkiye’de aylardır; devlet-mafya-medya üçgeninde çok ciddi iddialar gündeme geliyor.

Bunca şayia ortaya dökülmesine rağmen kimsenin kılı kıpırdamamaktadır. Bunu anlamak hakikaten mümkün değil.

Ne var bu şayialarda? Ne yok ki; uyuşturucu ticareti, kara para aklama, hâkimlere savcılara talimat verme, rüşvet, yolsuzluk, otelleri tankla gasp etme…

Yok, yok! Ülke adeta Kurtlar Vadisi dizi setine dönmüş durumda.

İnşallah birileri müdahale eder ve gerçekleri bize aktarırlar, bu haksızlığın hukuksuzluğun üzerine giderler diye ümit ediyorum.

Milli Eğitim Bakanı

Değerli arkadaşlar; malumunuz iktidar 7. Kez Milli Eğitim Bakanı değişikliğine giderek Ziya Selçuk’un yerine Prof. Dr. Mahmut Özer’i atadı. Bu noktada Sn. Bakanı’nın yeni görevinin hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

Fakat bu hayır temennisinin yanında ülkemizin eğitim karnesini de huzurlarınızda masaya yatırmak istiyorum.

Herkes bilmeli ki gençlik bir cevherse, o cevherin işleneceği süreç de eğitim sistemidir. Bakınız; 19 yıldır ülkeyi aynı iktidar, aynı anlayış yönetiyor.

19 yılda 7 kere bakan, neredeyse 77 kere de sistem değişti.

Değişen bakanların hepsi de bir önceki sistemi eleştirip, yeni bir sistem getireceğini söyleyerek göreve başladı.

Sonuç? Hüsran ve hayal kırıklığı… Maalesef Cumhuriyet tarihinin bu konuda en çok yanılan iktidarıyla karşı karşıyayız.

Bizzat kendileri, hemen her konuda “yanılmışız” dediler. Ne yazık ki reform diye getirdikleri her sistem bir öncekini mumla arattı.

Garip olan şu ki yapanlar da kendileri şikâyet edenler de… Ancak eğitim başka yanlışlara benzemez.

Eğitimde yapılan bir yanlış gelecek 50 yılınızı, gelecek 100 yılınızı etkiler.

Pandemi döneminde ne yazık ki eğitim sisteminde çok ciddi zafiyetler gösterildi. Çocuklarımızın, gençlerimizin büyük çoğunluğu yeterli teknik altyapıya sahip olmadığı için eğitimden mahrum kaldılar.

Aslında ve özellikle şimdi hepimizin üzerine düşen el birliği ile topyekûn gençlerimizi, evlatlarımızı geleceğe hazırlamaktır. Bunun için de en önemli gündemimizin eylül ayında okulların yüz yüze eğitimle açılması olarak önümüzde duruyor.

Bir başka önemli husus öğretmenlerimizin sorunlarının çözülmesidir. Çünkü bir ülkede nesiller öğretmenler eli ile yetiştirilir. Bu noktada öğretmenlerimizi nitelik bakımından daha iyi bir noktaya taşımak ve sorunlarını çözmek hepimizin vazifesidir.

Burada birkaç rakamı zikretmek istiyorum şu an toplam öğretmen adedi 1 milyon 117 bin; bunun 942 bini resmi okullarda, 174 bini özel okullarda çalışmaktadır.

Bu yıl Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde 69 bin 326 ücretli öğretmen çalıştırıldı ama bu bile ihtiyacı karşılayamadı çünkü öğretmen açığı 109. 616’ydı.

Ücretli öğretmen nasıl göreve getiriliyor? İlçe Milli Eğitim dönem başında açıklıyor; şu branşlardan şu kadar öğretmene ihtiyacımız var.

Üniversite mezunu olan herkes başvurabiliyor. Dikkat edin; formasyon eğitimi alan ya da eğitim fakültesinden mezun olanlar başvurabilir gibi bir zorunluluk yok.

Lisans mezunu, meslek yüksek okulu mezunu hatta açık öğretim mezunu olmanız yeterli.

Sonra bu öğretmenler haftada 30 saat derse girdikleri halde asgari ücretin altında bir maaşla çalıştırılıyor. Atanan, kadrolu bir öğretmene ödenen ücretle üç veya dört ücretli öğretmen çalıştırılıyor. Emek ve eğitim sömürüsü başka bir şey değil!

Bugün ortalama 500 bin öğrencimiz üniversite sınavlarında barajı geçemedi, tercih dahi yapamayacaklar. Hiçbir başarı tesadüf olmadığı gibi hiçbir başarısızlık da tesadüf değildir ve bu başarısızlık kesinlikle öğrencilerimize değil, eğitim sistemimize aittir.

Barajı düşürme teklifleri de bu başarısızlığın üstünü örtmez, bunu da bilmek lazım.

Maalesef sistem bu arkadaşlar! Bu sistem değişmeden kim gelirse gelsin hiçbir şey düzelmez! İtibardan edilmeyen tasarruf, eğitimden edildiği sürece hiçbir sorun düzelmez!

İktidar istiyor ki bu düzen böyle gitsin ama sorunlar da çözülsün. Kusura bakmayın kimsenin elinde sihirli değnek yok! Çözüldü mü bu zamana kadar? Çözülmedi! Yedi kere izledik bu filmi şimdi sekizincisi gösterime girdi.

Mülteci Sorunu

Muhterem arkadaşlar;

Son günlerde gündemimizi en çok meşgul eden meselelerin birisi de mülteciler konusudur.

Ne yazık ki iktidar ve birtakım muhalif kimseler bu konuda iyi bir sınav verememektedirler. Hemen belirtmek istiyorum ki iktidarın Suriye ve Afganistan politikalarını eleştirmek başka, Suriyelileri ve Afganları eleştirmek başka şeylerdir.

Bu konuda ülkemizde ciddi bir kafa karışıklığı var, kimisi hemen mültecileri göndereceğiz diyor, kimisi AB ile anlaşma yapacağız diyor. Bu konu bir bütündür. Bu, Ortadoğu’yu karıştırmak isteyenlerin projesi… İktidarlar bu projeye alet oldukları için bu sıkıntılar yaşanıyor.

Bu projenin adı Büyük Ortadoğu Projesi olabilir ama aslen Büyük İsrail Projesi sürdürülmektedir.

Türkiye bugün mülteciler konusunda, geriye göç, entegrasyon, sınır güvenliğini koruma hususlarında ne yazık ki sınıfta kalmıştır. Fakat bunun faturasını yerini yurdunu savaştan kaçarak gelen garibanlara kesmek, onlardan hınç almak doğru değildir.

Burada yapılması gereken başlıca çalışma; Türkiye’de toplumsal bir uzlaşı sağlanması ve herkesin mutabık kalacağı bir yol haritası çıkarılması açısından siyasi partiler başta olmak üzere, göç uzmanları, sosyologlar, tarihçiler ve konuya dair uzmanlığı olan tüm alanlarda yetkin isimlerden bir Göç Komisyonu kurulmasıdır. Akabinde çok ciddi mütalaalar sonucu kısa ve uzun vadeli göçmen politikası ve planlarının belirlenmesi gerekmektedir.

Şiddetle Mücadelede Daha Etkin Adımlar Atılsın

Değerli Arkadaşlar;

Son zamanlarda gündemi meşgul eden bir başka konu ise giderek artan şiddettir.

Geçtiğimiz hafta yine genç bir kızımız vahşi bir cinayete kurban gitti. Ondan önce sağlık çalışanları sık sık şahit olduğumuz gibi yine şiddete maruz kaldı.

Sadece bu iki örnekle sınırlı kalmayan yüzlerce şiddet olayı göstermektedir ki şiddete karşı daha etkin bir mücadele yürütülmelidir.

Şiddet yalnızca failin olayı gerçekleştirdiği anda ortaya çıkmaz. Şiddet failin çocukluğunda, büyüdüğü sosyal çevrede şekillenir.

Bu nedenle eğitim sistemimizden başlayarak yeni bir mücadele tarzı benimsemeliyiz.

Şiddete karşı mücadele bütüncül bir yaklaşımla ele alınmalı ve şiddeti ortaya çıkaran ekonomik, sosyal, kültürel etmenler dikkate alınarak yeni bir bakış açısı ortaya konulmalıdır.

Bu konuda öncelikle komisyon kurulmalı; akademi dünyasından, sivil toplum kuruluşlarından, eğitim camiasından ve toplumun diğer kesimlerinden tarafları bir araya getirerek şiddeti ortaya çıkaran etmenleri, şiddeti yaratan eğilimleri araştıracak bir mekanizma inşa edilmelidir.

Bunun yanında şiddetin önüne geçecek caydırıcı cezai müeyyideleri içeren, şiddeti de yöneldiği taraflara göre ayırmayan bütüncül bir şiddetle mücadele yasası çıkarılması gerekiyor.

Burada şu hususa da dikkat çekmek istiyorum; siyasiler olarak bizlerin ifadeleri çok önemli. Biz, insanları sükunete davet edeceğimize halkı tahrik etmeye kalkarsak o zaman fecaat büyür, müsebbibi de siyasiler olarak biz oluruz.

Biz Saadet Partisi olarak bu konuda sorumluluk almaya ve elimizden geleni yapmaya hazırız ve şiddeti önleyecek her türlü adımın da yanında olacağımızı şimdiden belirtmek isteriz.

Faiz Düzeni Zulüm Düzenidir

Kıymetli arkadaşlar;

Bugün şüphesiz Türkiye’nin saymakla bitmeyecek dertlerinden birisi de ekonomidir. Ne yazık ki ekonomimiz hiç iç açıcı değil.

Bu kürsüden defalarca bunu dile getirdik ama iktidar kulaklarını tıkamış bizim sesimize. Onun için biz bağıracağız, sesimizi yükselteceğiz, vatandaşımızın problemlerini iktidara iletmeye çalışacağız. Vatandaş da şunu unutmamalı, kendisinin verdiği oyla bugün iktidar iş başında. Bu sebeple herkes doğru karar vermeli, karar doğru verilmezse netice doğru çıkmaz.

Ülkemiz her alanda tıkandığı gibi ekonomide de son derece ciddi bir tıkanmanın içerisindedir. Her şeyin ateş pahası olduğu, milletin geçinemediği çok sert bir sürecin içerisindeyiz.

İnsanımızın tenceresi kaynamıyor. Neden? Çünkü iktidarın ekonomi politikası yanlış…

Faizci kapitalist ekonomik anlayış ile üretmeden tüketmeye dayalı, parayı betona gömen zihniyet ile Türkiye kalkınamaz.

Üç konu üzerinde sürekli durduk; yolsuzluk kalkacak, israf duracak, rüşvete geçit verilmeyecek. Bunlar olmadıkça ülkemiz kalkınamaz.

Bakınız; bunun için bazı örnek rakamları size aktarmak istiyorum? Borç – faiz - borç sarmalı hız kesmeden devam ediyor…

Hazinenin ağustos ayında toplam 16,5 milyar lira ödemesi var. Bu ödemenin 10,9 milyar lirası iç borçtur ve iç borç ödemesinin 8,5 milyar lirası faizdir.

Dış borç ödemesi ise 5,6 milyar liradır. Bunun da 4,3 milyar lirası faiz ödemesidir. Hazine ağustos ayındaki 10,9 milyar TL’lik iç borcu ödeyebilmek için 16 milyar TL’lik borçlanma yapılacağını ilan etmiştir...

Biz Milli Görüş olarak, Saadet Partisi olarak bu düzenin karşısındayız. Faiz çarkının dişlileri arasında bu milletin ezilmesine razı değiliz.

Çünkü faiz zulümdür. Faiz, çalışan insanın hakkına tecavüzdür. Faiz demek, üretmeyen adama tüketme hakkı vermek demektir.