Sorunlar İnkar Edilerek Çözülmez!

15.9.2021

Sorunlar İnkar Edilerek Çözülmez!

Haftalık basın toplantısında gündemi değerlendiren Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu; adalet, ekonomi ve eğitim alanında yaşanan ve görmezden gelinen sorunları ele alarak çözümlerine dair açıklamalarda bulundu. İktidarın; sorunları görmezden geldiğini, yanlış teşhis ettiğini ve doğru çözüm yollarına başvuramadığını ifade etti.

Değerli basın mensupları,

Muhterem arkadaşlar,

Ekranları başında bizleri takip eden kıymetli vatandaşlarımız;

Basın toplantımıza gösterdiğiniz ilgi ve alaka için hepinize teşekkür ediyorum.

ŞENYAŞAR AİLESİ

Muhterem arkadaşlar;

Gündemin diğer konu başlıklarına geçmeden evvel kamuoyu vicdanını yaralayan bir konuya değinerek basın toplantımıza başlamak istiyorum.

Ne yazık ki Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde seçimlerin hemen öncesinde, 14 Haziran 2018’de, üçü Şenyaşar Ailesi’nden olmak üzere 4 kişinin hayatını kaybettiği elim bir hadise yaşanmıştı.

Öncelikle şunu hemen belirteyim; seçimlere kan karışması asla kabul edilebilecek bir durum değildir.

Ve unutulmamalıdır ki tek bir insan canı, alınacak milyonlarca oydan daha önemli ve değerlidir.

Eşi ve iki evladını kaybeden acılı bir anne Emine Şenyaşar ise aylardır küçük bir A4 kağıdına yazdığı "ADALET" yazısı ile birlikte adliye önünde nöbet tutuyor.

“Ölmeden adaleti görmek istiyorum. Yeter artık! Adalet nerede? İstanbul’da denizin içine, Ankara’da toprağın altına da baktım bulamadım.” diyen ve günlerce feryadını duyurmaya çalışan Emine Hanım, sesini aylardır ilgililere ve yetkililere duyuramadı.

Bu da yetmezmiş gibi şimdi bir de kendisi hakkında "Ak Partili Vekile Hakaret Ettiği” gerekçesiyle dava açılmış; ayıptır!

Adalet arayan bir insanın, mazlum ve mağdur bir hanımefendinin böylesine bir muameleye maruz kalması vicdanları derinden yaralamaktadır.

Bu yanlışlıklardan bir an evvel vazgeçilmesini, "adalet" çağrılarına kulak verilmesini ve adaletin tecelli etmesini temenni ediyoruz.

Ve Saadet Partisi olarak biz, Cumartesi Annelerinin de, Diyarbakır Annelerinin de Emine Şenyaşar gibi yıllarca adalet nöbeti tutmak zorunda kalan annelerin de tamamının "adalete olan susamışlığını" gidermekte kararlıyız!

Bunun için mücadele ediyor, bu arayışa ortak olduğumuzu ifade ediyor ve iş başına geldiğimizde adaleti tam ve kamil manada tesis edeceğimizin sözünü veriyoruz.

HİBRİT EĞİTİM

Muhterem arkadaşlar; son günlerin en önemli konu başlıklarından birisi de eğitim-öğretim döneminin başlaması ve eğitimde yaşanan aksaklıklardır.

Pandemi tedbirlerinin gevşetilmesiyle üniversiteler de yüz yüze eğitime bu hafta itibariyle başlamış oldu.

Ancak bu konuda birtakım tutarsız uygulamaların olduğunu görüyoruz.

Üniversite öğrencileri uzun zamandır okullarının açılmasını beklediler. Sonunda örgün eğitimin başlayacağı duyuruldu ve herkes yurt ya da ev bulmaya çalıştı.

Tabii yurt ve ev bulmak da kolay değil; neredeyse her şehirde yurt ücretleri ve ev kiraları ciddi oranlarda artmış durumda.

Bir asgari ücretli ya da memur çocuğu için barınma çok ciddi bir sorun!

Şimdi bir şekilde evini ya da yurdunu ayarlayan bu gençlere deniliyor ki "derslerin bir kısmını online yapacağız!"

"6 dersten 5’ini online yapıp, sadece 1 dersi yüz yüze yapalım." diyorlar ve bunun da adına "hibrit eğitim" diyorlar.

FATURA GENÇLERİMİZE VE AİLELERİNE KESİLMESİN

Peki bu kadar gencimizi neden ve hangi saiklerle birkaç ders için bunca zahmete ve külfete mecbur ediyorsunuz?

Ne yazık ki öğrencilerin eğitim hayatı değil de ekonomiyi canlı tutmak daha önemli görülüyor ve bu yüzden milyonlarca üniversite öğrencisi ekonomik krizin ortasında geçim derdiyle karşı karşıya bırakılıyor.

Üniversitelerin derslik kapasitelerinin ve gerekli şekilde alındığı taktirde tedbirlerin yeterli olacağını düşünüyoruz.

Bu nedenle pandemi gerekçesiyle öğrencilerimizin bu anlamsız uygulamaya mahkum edilmesi tek kelimeyle ayıptır.

Üniversite öğrencileri ve milyonlarca aile, ekonomiyi bir nebze de olsa canlandırmak için kurban edilmemelidir. Bu ağır ekonomik yük bu insanların sırtına yüklenmemelidir.

Üniversiteler açılıp öğrenciler çağrıldıysa; bu gençlere adeta dalga geçer gibi “dersler online yapılacak!” denilmesin.

Yanlış, eksik ve geç yönetim anlayışının faturası gençlerimize ve zaten çok zor şartlarda geçinmeye çalışan velilerimize ödetilmeye çalışılmamalıdır.

Peki siz olsanız ne yapardınız? Bu pandemi şartlarında nasıl bir yol izlerdiniz?

Bu soruyu soranlara cevabımız şudur; biz öncelikle, son dakika ve ben yaptım oldu mantığıyla alınan kararlara bir son vereceğiz.

Milletimiz tarafından bize yetki verildiğinde; insanımızı mağdur eden karar alma süreçlerini rafa kaldıracağız.

İnsan sağlığını ve gençlerimizin eğitimini değil; günü kurtarmayı önceleyen bu zihniyeti değiştireceğimizden, insanı, sağlığı ve eğitimi önceleyen bir süreç yönetimini tesis edeceğimizden herkes emin olsun.

 

ÖĞRENCİ, ÖĞRETMENİNİ BEKLİYOR!

Muhterem arkadaşlar, eğitim meselesinde bir diğer önemli konu başlığı ise "atanamayan öğretmen" problemidir.

Daha doğrusu, bunu şöyle ifade etmek daha doğru olacaktır; ataması yapılmayan öğretmenler...

2019 yılında 40 bin 925 öğretmen ataması yapılırken, 2020 yılında sınava giren öğretmen adayları arasından 20 bin atama yapıldı.

Yani bir yılda atama sayısı yarı yarıya düştü. Ancak bunun hemen ardından "15 bin yeni atama yapacağız" denildi ve bu bir ek atamaymış gibi anlaşıldı.

Sonrasında ise bunun 2020 ve 2021’de KPSS’ye giren öğretmen adayları arasından "karma bir atama" olarak yapılacağı açıklandı.

Bu durumun 2020’de sınava girenlere hiçbir artısı yok. Aslında bu atama; "karma görünümlü bir 2021 atamasıdır."

Bu da demek oluyor ki 2021’de atama sayısı 5 bin daha düşmüş oldu. Peki oluşturulan algı ne? "Müjde; bir haftada 35 bin öğretmen atadık!"

Geçen sene sınava girenlerden 20 bin kişi, bu sene yapılan sınavdan da 15 bin kişi atayacaksın, iki ayrı yılın atama haberini de bir hafta içerisinde açıklayacaksın ve insanlar da kalkıp sizi alkışlayacak; öyle mi?

İktidarın dilinde dolaştırdığı sürekli müjde; ancak ortaya koyduğu icraatları maalesef pejmürde!

Her seferinde de bir yolunu bulup oluşturdukları mağduriyetin üstünü örtmeye kalkıyorlar!

Olan yine öğretmen adaylarına oluyor. Gençlerimizin alın terine, emeğine yazık ediliyor.

Türkiye’nin 140 bin öğretmene ihtiyacı var; fakat bugün 80 puan, 85 puan alan öğretmenler bile hâlâ atama bekliyor.

İktidara soruyoruz; öğretmen öğrencisini, öğrenci de öğretmenini bekliyorken siz daha neyi bekliyorsunuz?

Biz Saadet Partisi olarak, "atanamayan öğretmen" kavramının tarihe karıştığı bir Türkiye inşa etmekte kararlıyız.

Bu ülkede "atanamayan öğretmen" değil, "atayamayan iktidar" problemi vardır ve bu problemi de bunun farkında olan Saadet Partisi kadroları adilane bir şekilde çözüme kavuşturacaktır.

 

YANLIŞ TEŞHİSLERLE EKONOMİK SORUNLARI TEDAVİ EDEMEZSİNİZ.

Kıymetli arkadaşlar; bugün önceliği ve önemi nedeniyle daha çok eğitimle alakalı problemlerimize temas ettik.

Tabii ülkemizin hemen her alanda birçok problemi ve çözüm bekleyen sorunları var.

Ekonomik tablo ise bunların içinde en önde gelenlerdendir.

Öncelikle şu noktanın altını çizmek istiyorum; Türkiye’de son dönemde yaşanan en önemli ekonomik sorun; "sorunların varlığının inkârıdır."

Sorunun varlığını inkâr ettiğiniz, görmezden geldiğiniz, sadece istatistikler âleminde düzeltmeye çalıştığınız ve halkın gerçeklerinden koptuğunuz sürece çözüm üretemezsiniz, dertlere derman olamazsınız!

Sadece ama sadece var olan sorunların katlanmasına neden olursunuz!

Sanal âlemde yaşar, gerçeklikten koparsınız.

Bakınız, bugün Türkiye nasıl bir ekonomik tablo ile karşı karşıyadır:

  • İşsizlik çift hanelerdedir. 2020 yılı sonunda geniş işsizlik oranı %28,4 olmuştur.
  • Bütün istatistik düzeltmelerine rağmen, 2021 yılı Temmuz ayı geniş işsizlik oranı %23,6 olarak ilan edilmiştir.
  • Her dört kişiden biri işsizdir, aşsızdır.
  • Kamu açıkları rekor seviyelere çıkmıştır ve Orta Vadeli Programa göre önümüzdeki üç yılda da bütçe açıkları artarak devam edecektir.
  • 2020 yılında tam 175,3 milyar TL bütçe açığı verilmiştir. 2023 yılında ise bütçe açığının 290,2 milyar TL olması öngörülmektedir.
  • Merkez Bankası rezervleri erimiştir. Ödenen vergiler, faiz gideri olarak birilerine gitmektedir.
  • 2020 yılında halkın alın terinden alınan vergilerin 142,1 milyar TL’si faiz olarak ödendi. Bu rakam OVP’ye göre 2023 yılında 304,5 milyar lira olacaktır.
  • Cari açık ve kamunun borç stoku her geçen gün artmaktadır.
  • Kamu bütçesinden yatırıma ayrılan pay, artık faiz giderinin bile altına düşmüştür.
  • 2020 yılında bütçeden faize ödenen tutar 142,1 milyar TL iken aynı dönemdeki yatırım harcaması 130,7 milyar TL olmuştur.
  • Kişi başına düşen gelir, 2020 yılında 8599 dolar seviyelerine kadar inmiştir; yani insanımızın ekmeği her geçen yıl daha da küçülmüştür.
  • Sanayici, tüccar, esnaf, vatandaş kredi ve borç batağına mahkum edilmiştir. Ne kadar acıdır; işler öylesine vahim bir noktaya gelmiştir ki;

İnsanların son zamanlarda internette en çok aradıkları şeylerden birisi; "ölürsem kredi borcum ne olur?" sorusunun cevabı olmuş, çok yazık!

  • Birileri "enflasyon mu faizi doğurur, faiz mi enflasyonu" diye tartışırken enflasyon da faiz de almış başını gitmiştir.
  • Asgari ücretlinin, memurun, işçinin ve diğer tüm çalışanların yılbaşındaki maaşları önemli oranda erimiştir.

Yani özetle;

- Millet, ekonomik sorunları iliklerine kadar yaşamaktadır. Vatandaş geçim derdindedir.

- Okullar açılmış, dar gelirli vatandaş çocuğuna kıyafet, ayakkabı, çanta, kırtasiye malzemesini nasıl alacağının derdine düşmüştür.

- Maalesef, üzülerek ifade ediyorum; çocuğunun beslenmesine ne koyacağını kara kara düşünmektedir.

- Kış gelirken doğalgaz faturası, elektrik faturaları ve bunlara gelecek zamlar karabasan gibi halkın üzerine daha şimdiden çökmüştür.

- Bugün için yaşadığımız en büyük sorun, iktidarın sorunu teşhis kabiliyet ve ferasetini kaybetmiş olmasıdır.

- Enflasyon, faiz, bütçe açıkları, zamlar ve diğer tüm konular ise; bu temel sorunun çıktılarıdır.

Bir an evvel, iktidarın bu gerçeklerle yüzleşmesi ve rakamları manipüle ederek gerçekleri uzun süre saklayamayacağının farkına varması gerekmektedir.

Biz bu sorunların da gerçek ekonomik tablonun da farkındayız. Problemlerimizi de çözümlerini de dertlerimizi de bunlara derman olacak hangi adımların atılması gerektiğini de çok iyi biliyoruz.

Ve Allah'ın izniyle iş başına geldiğimizde tüm bu problemleri çözebileceğimizi biliyor ve inanıyoruz.

Bu sözlerle basın toplantımıza son veriyor; sizleri ve ekranları başında bizleri takip eden kıymetli vatandaşlarımızı muhabbet ve hürmetle selamlıyor, katılımınız için teşekkür ediyorum. Allah'a emanet olunuz...