FATURA HEP MİLLETE KESİLİYOR

22.12.2021

FATURA HEP MİLLETE KESİLİYOR

Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu haftalık basın toplantısında önemli açıklamalarda bulundu.

Bursa Ziyareti

Muhterem arkadaşlar;

Hafta sonu Bursamız'daydık.

Bursa ilimizin 8. Olağan Kongremizi büyük bir coşku ve heyecanla gerçekleştirdik, basın mensupları ve STK temsilcileri ile bir araya geldik.

Vatandaşlarımızla buluştuk, kendilerinden problemlerini, talep ve beklentilerini dinledik, hepsini not aldık.

Gençlerimizle, üniversite öğrencilerimizle ayrıca uzun uzun sohbet etme, karşılıklı dertleşme imkanı bulduk.

Bugünlerde; gittiğimiz ilçeler, şehirler değişiyor, ayrıntılar farklılık gösteriyor fakat insanımızın öncelikli gündemi hiç değişmiyor.

Hayat pahalılığı, yüksek enflasyon ve geçim sıkıntısı işsizlik ve tüm bunlara bağlı olarak öngörülemezlik, yarın ne olacak ne ile karşı karşıya kalacağız kimse bilmiyor. Beklenti tüketici için başka üretici için başka yatırımı düşenler için başka. Diğer tüm illerimizde olduğu gibi Bursa'da da insanımızın canını yakmaya devam ediyor!

Görüyoruz ki; tüm Türkiye’de olduğu gibi Bursalılar da Milli Görüş iktidarının kısa zamanda büyük işler başardığı dönemlere özlem duyuyor ve iktidara doğru yürüme konusunda kararlık gösteriyor gibi.

Bir potansiyel bir birikim var bunu özgül ağırlık ile ifade ediyorlar inşallah bu özgül ağırlık fiziki ağırlığa dönecek diye ümit ediyoruz.

Saadet Partisi iktidarında biz bu özlemi dindirecek, eksiklikleri hızla giderecek, problemlere etkili çözümler üreteceğiz.

Öngörülemez günleri birlikte aşacak, Türkiye'nin sağlıklı, kararlı ve kendinden emin bir şekilde yola devam edeceği günleri birlikte tesis edeceğiz.

Büyük bir coşku ve heyecanla gerçekleştirdiğimiz Bursa Kongremizin partimiz ve ülkemiz için hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Allah yâr ve yardımcımız olsun; ülkemize hayırlı hizmetlerde bulunacağımız günleri nasip etsin.

2001 Yılı Tekerrür Ediyor

Değerli arkadaşlar, kıymetli basın mensupları;

Ülkemizin pek çok problemi, insanımızın birçok sıkıntıları, gündemde de epey sıcak başlıklar var. Bu bizi şaşkına çeviriyor, yarın ne olacağını, öbür günün ne getireceğini, iktidarın hangi adımı atacağını bir türlü tahmin edemiyoruz.

Ancak Sn. Cumhurbaşkanı'nın Pazartesi günü kabine toplantısının ardından yapmış olduğu açıklamalar ve ardından yaşanan gelişmeler gündemin en sıcak başlığı haline geldi.

Sözlerimin hemen başında şunu ifade edeyim; sürekli olarak gündemin bu kadar hareketli ve hararetli olması zaten en büyük sorunlarımızdan birisidir. Bu yönetim tarzına Türkiye ilk defa şahit olmuyor, geçmişte de olmuştu bu kadar sık değildi ama bu benzer hadiseler Özal zamanında da yaşandı.

İnsanımız, hakikaten yüksek tansiyonlu gündemden yoruldu, bıktı ve usandı. Bu tip hadiselerle ne karşılaşmayı ne de boğuşmayı arzu ediyor.

7'den 77'ye her vatandaşımızın gözü kulağı kim ne dedi, şu kurum ne açıkladı, bugün neye zam geldi, döviz indi mi çıktı mı; bu haberlerde.

Hatırlayalım, biz böylesine günleri en son 2001 yılında yaşamıştık.

20 yıl sonra, dönüp dolaşıp geldiğimiz nokta; 2001 krizi günlerinin ve aynı gündemlerin adeta 2021 yılında tekerrür etmesidir.

 

İktidar Ne Yaptığını, Niçin Yaptığını ve Nasıl Yaptığını Bilmiyor

Hakikaten; insanlar artık bırakın yarınını, bir saat sonrasını bile öngöremez haldedir.

Bugünden yarına, hatta sabahtan akşama değişen gündem ve politikalar, en ufak karar alımını dahi herkes için zorlaştırmaktadır.

İktidar kanadının yaptığı her açıklama ve aldığı her karar sonrası, herkes birbirine şaşkınlıkla şu iki soruyu soruyor; "Eee, ne oldu şimdi?" ve "Tamam da, ne olacak şimdi?"

İktidarın akşamdan sabaha, sabahtan akşama ani politika ve karar değişiklikleri, insanımıza büyük maliyetler yüklemektedir.

Politika ve karar değişiklikleri arasındaki açı farkı ise hep 180 derece; bir kere de bizi şaşırtsalar; şöyle 45 derecelik, hadi 90'a da razı olduk, değişiklik yapsalar...

Ama yok... Makas değişikliği hep 180 derece. Bugün ne diyorlarsa yarın tam tersini uyguluyorlar, ertesi gün ise o gün uygulamaya koyduklarının tam tersi söylemlerde bulunuyorlar…

Çok açık ve net anlaşılıyor ki; iktidar ne yaptığını, niçin yaptığını ve nasıl yaptığını bil-mi-yor!

Dış Güçler Dövizi Düşürmeye mi Karar Verdiler?

İyi olan ne varsa hepsi bu iktidarın başarısı; kötüye giden ne varsa hep başkalarının suçu, kabahati, hatta ihaneti(!)

İşte Sn. Erdoğan'ın 3-4 gün evvel yaptığı konuşmanın ardında yatan psikoloji budur.

"Rezervler yükselirken ben Başbakan'dım, benim dönemimde bu başarıyı yakaladık; ama erirken ben yoktum, Cumhurbaşkanı’ydım" diyor.

Yani son zamanların en iyi esprisi mi desek en kötü esprisi mi desek bilemiyorum..

Ne olduysa o arada olmuş güya…

Kendisinin çok iyi bildiği, birkaç kez kullandığı “komşu komşu hu hu” tekerlemesi gibi.

Özetle; "İnek nerede? Dağa kaçtı. Dağ nerede? Yandı bitti kül oldu."

Erdoğan’ın şu sözlerinden başka bir şey anlaşılmıyor…

İşte şimdi de Pazartesi akşamına kadar rekor üstüne rekor kıran dövizin hızla düşüşü.

Yükselirken başkaları yükseltiyordu, inerken kendi başarı hanelerine yazmaya çalışıyorlar...

Neye Göre Başarı, Başarısız Olanlar Kimler?

Öncelikle şunu ifade edeyim; 22 Aralık 2020, yani tam bir yıl evvel, Dolar 7,65, Euro ise 9,35 seviyelerindeydi.

Yani ortada bir başarı falan yok! Paramızın sadece son yıldaki değer kaybı bile telafi edilmiş değil.

Hani Sn. Erdoğan diyor ya; "ben Cumhurbaşkanı'ydım rezervler erirken" diye, bu fiyatlara bir de bu açıdan bakarsak;

-Sn. Erdoğan'ın, Cumhurbaşkanı seçildiği 10 Ağustos 2014 yılında; Dolar 2,15,

-Başkanlık Sistemine geçtiğimiz ve kendisinin ikinci kez sınırsız yetkilerle Cumhurbaşkanı seçildiği 24 Haziran 2018 tarihinde ise; Dolar 4,60 seviyelerindeydi...

Şimdi hangi rakama göre başarıyı belirleyelim, siz karar verin?

2014 öncesi mi başarı, 2014-2018 arası mı, 2018 sonrası mı, 2020 mi, 3-4 gün öncesi mi, yoksa şu 3-4 günlük dönem mi?

Başarı hangisi, başarısız olanlar kimler?

Fatura Hep Milletimize Kesiliyor

Son döneme bir bakın döviz ve altın fiyatları bir günde %30 arttı ardından azaldı bu normal bir gidişat olamaz. 24 saatte %60’lık bir dalgalanmayı hiçbir ekonomi kaldıramaz.

Başarıyı da, başarısızlıkları her seferinde başkalarına fatura etmeyi de adet edindiler..

Fakat, ne olursa olsun olup bitenlerin faturasını her zaman milletimiz ödüyor..

İşte şimdi gelelim Pazartesi günü yapılan açıklamalara...

Öncelikle böylesine öngörülemez bir dönem olabilir mi Allah aşkına?

1 günde döviz ve altın fiyatlarında önce +%30, ardından -%30 şok yaşanması normal mi?

24 saatte %60'lık bir dalgalanmayı hangi piyasa kaldırabilir?

İnsanımız nasıl hareket edecek, ihracatçılarımız, üreticilerimiz, esnaf, işçi, işveren neye göre karar alacak?

Daha düne kadar; "faiz düşecek" dediniz, "nas var" dediniz, "yüksek kur avantaj" dediniz; şimdi cambazlıklar yaparak, kelime oyunlarıyla; başka bir türkü tutturmaya çalışıyorsunuz.

Ben size sözün tam burasında yeri geldi, bir şey söyleyim; yaptığınız tüm yanlışları şimdi bir kenara koyalım; ya milletin psikolojisini bozuyorsunuz, insanımızın dengesini bozuyorsunuz!

"Çoka Çok Gelir, Azdan Çok Gider"

Düne kadar sizin yanlışta ısrarınız yüzünden elinde avucunda kalan 3-5 kuruşu koruyabilmek için millet dolar aldı, altın aldı.

Şimdi ani bir karar değişikliği ile milletin elinde, avucunda olan ne varsa birkaç saatte eriyip gitti.

Birileri Dolar yükselirken de, düşerken de kâr ederken; milletimiz ise hem yükselirken hem düşerken zarar ediyor!

Şu günlerde, şöyle bir ortamda kim kâr edebilir ben size söyleyim, ekranları başından bizi takip eden vatandaşlarımız da buraya dikkat kesilsin lütfen;

Bu kararları alanlar ve bu kararların alınacağını daha önceden bilen bir avuç insan...

Bunların haricinde insanımızın böylesi öngörülemez bir iklimde; kâr etmesi mümkün değildir; aksine her gün daha fazla zarar edecektir, etmektedir. Bunun çok iyi anlaşılması gerekir kanaatindeyim..

"Çoka çok gelir, azdan çok gider." Bugünkü mantık budur; zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan anlayıştır bu!

Kamuoyu Önünde Soruyoruz

Muhterem arkadaşlar, değerli basın mensupları;

"Bu hamur daha çok su kaldırır."

Geçen hafta neleri konuşuyorduk, bu hafta neleri konuşuyoruz görüyorsunuz.

Bakalım sonraki haftalarda neleri konuşuyor olacağız. Fakat ben şimdi endişelerimizi dile getiren birkaç soruyu kamuoyu önünde sormak istiyorum:

Açıklanan bu modelle;

-Nas ne oldu? Bu "devlet destekli çifte faizin" hükmü sizce nedir?

-Şimdi faiz başta olmak üzere her şeyi dolara endekslemiş olmadınız mı?

-Ülkemizde Doların ana para haline gelip, TL'nin ona bağlı uydu para olması değil midir?

-Bu model başarılı olmazsa; ortaya çıkacak maliyeti kim ödeyecek?

-Anladık devlet garantili ihaleleri sevdiniz de; "devlet garantili faizin" Hazine'ye olan yükünü nasıl karşılayacaksınız?

-Bankada hiç parası olmayan milyonlarca insanın kabahati nedir?

-Zenginin parasının garantörü fakir, getiri kârının teminatı ise vergilerle oluşturulan millet bütçesi olmayacak mı bu düzende?

-Yine fakirden alıp zengine vermeye, servet transferine devam mı edeceksiniz?

-Kısa vadede başarı amaçlayıp, sizden sonrası ne olursa olsun mu diyorsunuz?

-Bu model, finansal yıkım ve çöküşün önüne perde çekmek değil midir?

-Döviz kurunun yükselişine bağlı peş peşe gelen zamlar, aynı hızla geri çekilecek mi?

-Döviz ve altınını zirvede bozduran, şimdi dip noktalardan tekrar alacak olanlar kimlerdir, bunlar açıklanacak mı?

-Ve her şeyden önemlisi; madem bugün bu modele geçecektiniz, niye birkaç aydır milletimize bunca bedeli ödettiniz?

Bunlar ülkeyi bir çöküşe götürüyor. Son zamanlarda acaba seçime mi gidiyoruz diye bir kanaatte oluşmaya başladı şimdi döviz indi faizler inecek peki zamlar ne olacak o da inecek mi?

 

 

Yüreklerimizi Yaralayan Hadiseler

Şimdi bu soruların cevabı şu acı hadiselerle birlikte düşünülüp, ona göre cevaplansın..

Diyarbakır/Silvan'da oksijen makinesiyle hayata tutunmaya çalışan astım ve bronşit hastası 2 yaşındaki Yunus Emre evladımız...

DEDAŞ, borçlarını ödeyemedikleri için ailesinin evinin elektriğini kesiyor.

Oksijen cihazı çalışmıyor ve bu yavrumuz hayatını kaybediyor maalesef..

İnsanın içi parçalanıyor, Allah'tan da mı korkmuyorsunuz?

Bakın bir başka acı hadise daha.. Bu sefer Kocaeli'nin Körfez ilçesinde yaşanıyor.

6 yıl evvel yolda bulduğu 20 bin lirayı götürüp dönemin belediye başkanına teslim eden temizlik işçisi Celal Serçe, geçtiğimiz günlerde geçim sıkıntısı nedeniyle intihar etti..

Yine Kocaeli/İzmit'te bu kez bir hanımefendi, 3 aylık bebeğinin yanında kendisini evin doğalgaz borusuna asarak intihar ediyor ve bebeğin ağlama sesleri üzerine komşuları fark ediyor.

Ve 13 yaşındaki bir kız evladımızın babasının yanında gözyaşları içerisinde sarf etmiş olduğu şu sözler; "karnımı doyurmak için fazla su içiyorum.." diyor..

Vicdanını kaybetmemiş olanlar için şu sözün ağırlığı yeter de artar!

Allah aşkına; attığınız adımları ve bunların sonuçlarını, girilen vebali birazcık düşünün.

"Komşusu açken, tok yatan bizden değildir." hadis-i şerifini hatırlayın.

"Kenar-ı Dicle’de bir kurt kapsa koyunu, gelir de adl-i ilahi sorar Ömer’den onu" hassasiyetini hatırlayın derim..

Bunları üç beş basit örnek gibi görmek iktidar için zuldür. 20 küsur uçakla itibar arttırmaya çalışmak, saraylarda oturmak, ihtişamlı görünmek ülkenin problemlerinin çözüldüğü manasına gelmiyor.

Bu arkadaşlar bunu idrak edemediler. Sn. Cumhurbaşkanı’nın “itibardan tasarruf olmaz” ifadesini kullanmasını havsalam almıyor.

Bugünkü ortamda Türkiye’de yatırım olmaz, yatırım olmazsa da işsizlik azalmaz hatta bu atmosferde artar.

Bizim şu an yapmamız gereken en önemli konu; bütün imkanlarımızı ihtiyacımız olan ürünlerin üretilmesi için yatırıma tahsis etmek mecburiyetindeyiz.

Üretime katkı sağlamayan tüm yatırımlar durdurulmalı. Şu anda üretime katkı sağlamayan yatırımlar, israf yolsuzluk mutlaka engellenmeli.

Ülkemizde o zaman büyük bir potansiyelin olduğu ortaya çıkar.