OLUMSUZLUKLARIN İSTİKRARI VE İKTİDARI!
05.1.2022
OLUMSUZLUKLARIN İSTİKRARI VE İKTİDARI!
Genel Başkan Vekilimiz Prof. Dr. Sabri Tekir haftalık basın toplantısında gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.Muhterem arkadaşlar; Değerli basın mensupları Saadet Partimiz adına yaptığımız yeni yılın ilk basın toplantısını teşrif ettiniz. Hepinize teşekkür ediyor, sevgi ve saygı ile selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Bugün 5 Ocak Çarşamba.. 2022 yılının ilk basın toplantısında sizlerle bir araya gelmiş bulunuyoruz.
Çok zorlu, her anlamda sıkıntılı ve geleceğe yönelik umutsuzlukların doğmağa başladığı bir yılı geride bıraktık.
Gönül ister ki; 2022 yılı, 2021'in açtığı ekonomik, psikolojik sıkıntı ve yaraların tedavi edilebileceği bir yıl olsun..
Saadet Partisi olarak gayretimiz bunun içindir; inşallah 2022 yılında ülkemizin ve insanımızın derdine derman olacak adımlartarafımızdan atılacak, atılım ve onarım hamlelerimizle milletimizin mutluluğu için yolumuza devam edeceğiz....
İktidar, Milletimizin Güvenini Yine Boşa Çıkardı
Muhterem arkadaşlar, değerli basın mensupları;
Birkaç haftadır muhterem Genel Başkanımız, 2021 yılının son basın toplantısında 2022 yılı için var olan endişelerimizi dile getirmişti.
İktidarın, 19 yıllık performansının 20. yılında da devam etmesi halinde; 2022 yılının, 2021 yılını bile çok aratacağını ifade etmiş, iktidarı politikaları konusunda uyarmıştı.
Bu uyarılarla birlikte; aslında iktidarın beyaz ve temiz bir sayfa ile yoluna devam etme ihtimaline ve umuduna açık kapı bırakmış,
Aziz milletimizin kendilerine bir kez daha bir yıllık yeni bir siyasi "kredi" verebileceğine dikkat çekmişti.
Fakat iktidar, 19 yıllık iktidar olmanın verdiği aşırı ve ölçüsüz bir güven duygusuyla milletimizi yine şaşırtmadı; gönül isterdi ki bu kez kendilerine umut besleyenlerin umutlarını yeşertsinler. Ama olmadı, yapmadılar, yapmağa da niyetlerinin olmadığını gösterdiler.
Gerçekten, daha yeni yıla adım atmadan, 2021 yılının son saatlerinde, 2022 yılına merhaba dendiği ilk saatlerde açıklanan elektrik, doğalgaz ve akaryakıt zamlarıyla, 2022'deumuda açılabilecek aydınlık günlerin kıymetini bilemediler ve arzu edilen umudu milletimize vermediler / veremediler.
O da yetmedi; yılın daha ilk 5 gününde attıkları adımlarla, her şeye rağmen 19 yıldır kendilerine kredi veren aziz milletimizin güvenini yine boşa çıkarmada başarılı oldular!
2022 Yılının Daha İlk Saatlerinde Zam Sağanağı Başladı
İşte bakınız, 2022 yılına saatler kala; kış şartlarının en yoğun olduğu şu günlerde;
-Doğalgaza: %25,
-Elektriğe: kademeli olarak: %50 ile %130,
-Motorine: 1 lira 29 kuruş,
-Benzine: 61 kuruş,
-LPG'ye: 78 kuruş zam yapıldı.
Bunun hemen akabinde, TÜİK'in sipariş usulü hazırladığı verilere dayanarak yıllık bazda;
-Un: %86
-Ayçiçek yağı: %76
-Süt-Yoğurt: %72-%74
-Nohut: %66
-Mercimek: %61
-Makarna: %60
-Ekmek: %54
-Yumurta: %47 zamlandı.
Değerli arkadaşlar, dikkatinizi özellikle çekmek istiyorum. Bu bahsettiğimiz maddeler insanımızın en temel gıda maddeleridir ve kış şartlarında “TÜİK makyajlı” verilerle fiyatları yükseltilmiş zamlı ihtiyaç maddeleridir!
Çarşı-pazarın gerçekliği, vatandaşlarımızın cebinden, mutfağından, tenceresinden ve penceresinden çıkan sonuçlar, yani vatandaşın teneffüs ettiği hava çok daha vahim! Tek parti iktidarında ve tek kişi yönetiminde görülmeyeceği söylem ve iddiaların sonunda vardığı vahim durum bu.
Her ne kadar TÜİK yıllık enflasyonu %36 olarak açıklasa da; işte bu örneklerde de görülen, bağımsız araştırma kurumlarının açıkladığı ve vatandaşlarımızın da ifade ettiği vahametin göstergesi olan enflasyon rakamı ise en az %60-%80 arasında bir düzeydedir.
Ak Parti, Türkiye’yi Aldığı Gibi Bırakıyor
Sadece TÜİK tarafından verilen enflasyon oranları bile; rakamları ve sayıları art arda sıralayarak vatandaşa terapi uygulayıp, krizin acısını hafifletmek isteyen iktidarın yol açtığı ekonomik yıkımı anlatmaya yetiyor ve artıyor bile.
Vatandaşlara sürekli geçmiş krizleri hatırlatmak suretiyle, gelecek hayallerinin ve umutlarının önüne perde çekmeye çalışan iktidar her anlamda bizleri geçmişe götürmeyi başarıyor. İktidarın bu algı yönetimine aslında herkes şapka çıkarıyor.
Ancak, şapkadan her zaman tavşan çıkmayacağını veya çıkarılamayacağını da iktidar mensuplarının çok iyi bilmesi gerekir.
Üzülerek ifade etmeliyiz ki, ülkemizde Aylık enflasyon son 30 yıllık süre içinde üçüncü kez çift haneli olarak görüldü. Diğer ikisi ise, eğer hafızalarımızı tazelersek, iktidarın hiç dilinden düşürmediği 1994 ve 2001 yıllarında yaşanan ekonomik krizlerde görülmüştü. Aslına bakılırsa 2001 ekonomik krizi AK Parti iktidarına zemin hazırlayan ve halen iktidarın sürekli beslendiği bir kriz niteliğinde olduğu ifade edilebilir.
Yıllık %36’lık enflasyon, Ak Parti’nin iktidara gelmeden önceki seviyelerine ulaşmış olduğunun da göstergesidir.
2023, 2053 ve 2071 hayalleri ve projeleriyle oyalanan Ak Parti iktidarı, uyguladığı akıl dışı ekonomi politikası denemeleriyle, önündeki bir iki yıllık zamanı bile görememenin yaptırdığı hatalarla ülkemizi dünyanın en yüksek enflasyonuna sahip ülkeleri arasına sokmayı başarmıştır.
TÜİK’in rakamlarına göre; Venezuala, Sudan, Lübnan, Suriye, Surinam, Zimbabve, Etiyopya gibi ülkeler arasında en yüksek enflasyon oranına sahip 8. ülkeyiz. G-20 grubu ülkelerine dahil olmakla övünürken, Surinam, Zimbabve ve Etiyopya gibi ülkelerle bir arada zikredilmenin övünülecek tarafının olmadığını iktidar da elbette bilmektedir.
Daha açık ifadeyle, biz bu tabloyu muhteşem tarihi ve muazzam devlet geleneğine sahip ülkemize yakıştıramıyoruz; ümit ederim ki iktidardakiler de yakıştırmıyordur. Yakıştırmamaları da gerekir...
Bari En Azından Aldığınız Gibi Bırakın
"Amerika’da 40 yılın, Almanya ve İspanya’da son 30 yılın, İngiltere’de son 12 yılın en yüksek enflasyon rakamlarının görüldüğünü" söyleyerek, ekonomik başarısızlığına örnek bulmaya çalışmak başarısızlığı kamufle etmeğe yetmez. Söz konusu ülkelerde enflasyon sadece yüzde 6-10 arasında değişmektedir. O halde şunu sorma hakkımız doğmaz mı?
Türkiye’yi, Amerika ve Almanya gibi gelişmiş ülkeler arasında görüyorsanız; neden Surinam ve Zimbabve ile aynı noktaya geldik?
Yine üzülerek ifade ediyorum ki, geldiğimiz noktada; iktidar bu politik ekonomi denemelerinden bir an önce vazgeçmezse, ekonomik durgunluğu yaşamamak için hiçbir sebebimiz kalmayacak, içine sürükleneceğimiz gelir dağılımı adaletsizliği girdabından da kolay kolay kurtulamayacağız.
Yine Saadet Partisi olarak iktidarı şu konularda ikaz etmek istiyoruz. Maalesef, yüksek enflasyon ve piyasa istikrarsızlığı ülkemizi hızla ekonomik durgunluğa doğru sürüklemektedir.
Bunu önlemek için uyguladığınız ekonomi politikasının yanında politik ekonomi uygulamalarından derhal vazgeçin ve ülkemizi daha da içinden çıkılmaz kaotik bir krize doğru sürüklemeyin!
Böyle giderseniz; görünen o ki ülkemizi aldığınız gibi bile bırakamayacaksınız!
İktidarda kaldıkça, daha doğru ifadeyle biraz daha iktidarda kalmak için akla hayale gelmedik işler yaptıkça; geride bırakacağınız enkazı büyütmekten başka bir şey yapmış olmayacaksınız!
İktidarın Yaptığı Zamlar, Verdiği Zamlardan Büyüktür!
Yıllık enflasyonun %36 olarak belirlenmesinin ardından, memur ve memur emeklilerinin maaşlarına yapılan zamlar da; hükümetin, enflasyonun altında ezilip kaldığını; memurun da hükümetin eliyle ve iradesiyle enflasyonun altında, halk tabiriyle, inim inim inletildiğinin açık bir göstergesi olmuştur.
Toplu Sözleşme’de alınan karar gereğince %5 ile birlikte verilen enflasyon farkına ilave olarak hükümetin ayrıca vermiş olduğu %2,5’lük ek artış, memur sendikaları da dahil hiç kimseyi memnun etmediği gibi bu uygulama vicdani de olmamıştır.
Hükümetin memura, emekliye verdiği %30,5’lik zam, yeniden değerlendirme oranı üzerinden devletin alacaklarına ve devletçe sunulan zorunlu tüketim maddelerine yaptığı zammın da çok çok altında kalmıştır.
Yani devlet kendi alacaklarına %36 zam yaparken, memuruna sadece %30,5 zammı reva görmüştür, yeterli görmüştür.
"Dünya, 5'ten büyüktür." Evet bu gerçekten doğru!
İktidarın yaptığı zamlarla vatandaşa verdiği yük, bu yükü hafifletmek için verdiği zamlardan çok çok daha büyüktür! Bu da bir gerçektir.
Hepimizin de bildiği gibi yeni yıla girmeden hemen önce elektriğe ve doğalgaza yapılan akıl almaz zamlar, son açıklanan enflasyon oranlarına dahil edilmemişken; hükümetin hangi vicdanla bunu memurlarımıza, emeklilerimize reva gördüğünü merak etmemek mümkün değildir. Akıldanelik edip kurnazca haksızlık yapmak marifet değildir, siyaset de hiç değildir.
Neyi Alkışlayacak Bu Millet?
Muhterem arkadaşlar, bunun yanında bir şeyi daha merak ediyorum, aslında milletçe merak ettiğimiz bir şey bu:
Yani iktidar, bizden ve vatandaşlarımızdan ne bekliyor, Allah aşkına neyi alkışlamamızı bekliyor?
İnsanımızın başını önüne eğdirecek icraat karşısında, bunu "müjde" olarak duyurup, üstüne bir de kalkıp "hadi şimdi
bizi alkışlayın" demek hangi vicdan ve izan ile bağdaşır ki? Bunun kültürümüzün özünde var olan irfanla da bağdaşır tarafı var mı?
-Bakınız, en düşük emekli maaşının 2500 TL olması buna bir örnek!
-Diğer bir örnek, doğalgaz ve kömür yardımının müjde olarak açıklanması..
-Bir başka örnek; alım gücünün bu kadar düştüğü bir dönemde memura %2,5 düzeyinde ek bir artış..
-18 liraya kadar çıkan doların biraz geriletilmesi.. Ancak, dolar o seviyedeyken yapılan zamların geri alınmaması; üstüne üstlük yeni zamların o seviyedeki zamların üstüne bindirilmesi. Vatandaş bunu vicdani olarak doğru bulmaz ki niye alkışlasın!
Buna benzer daha pek çok örnek sıralayabiliriz.
İflasın ve başarısızlığın tipik örneği olan işler, algı oyunlarıyla, başarı gibi gösterilmeye çalışılıp, üstüne bir de alkış bekleniyor! Allah aşkına bu millet neyi, hangi gerekçeyle, hangi takatle alkışlayacak?
Başarı Nedir, Müjde Ne Değildir?
-Sadece 2021 yılında 30 puandan fazla enflasyon farkı oluştuğu dikkate alındığında; 2,5 puanlık ilave artış zam değil emeğin, umudun ve güvenin istismarıdır!
-Kamu görevlilerinin maaşlarına 2022 yılı için ilk 6 ay sadece %7,5 artış yapılıyor ve bu artış büyük ihtimalle zaten Ocak ayı enflasyonu ile birlikte anlamını yitirecek; bu bir artış değil sadece bir aylık kayıbı telafi etmekten ibaret bir şeydir. O zaman bunun alkışlanacak tarafı nedir?
-Enflasyonun %36 açıklandığı bir yerde memura sadece %30.5 vermek zam değil, haksızlıktır, hatta daha da ötesi zulümdür!
-Elektriğe bir gecede %130 zam yapılan bir yerde emekliye sadece %25 vermek zam değil, insafla ve nısfet ölçüsü ile bağdaşmayacak bir uygulamadır!
-En düşük emekli aylığının 2500 TL olması ise sevinç ve övünç vesilesi değil, bugünkü geçim şartlarında ve istikrarsız ekonomik ortamda ancak utanılacak bir geçim imkanıdır.
-Diğer taraftan bir iktidar elbette ihtiyaç halinde kömür ve doğalgaz yardımı yapar ama bununla övünmek yerine bu durumda olanların çokluğu nedeniyle tersine mahcubiyet içinde kalır; hele bunu “müjde” diye hiç duyurmaya teşebbüs bile etmez!
Ülkemiz siyasetinde bir türlü anlatamadığımız husus şudur: Bir iktidar ancak sosyal yardım alan vatandaşlarının sayısının azalması veya azaltılabilmesi halinde sosyal yönden başarılı bir iktidar olmuş demektir.
Rakamlar sözde büyüyor; fakat sofradaki ekmeklerimiz küçülüyor, poşetlerimiz içindeki ihtiyaç maddelerimiz, porsiyonlarımız, sepetlerimiz küçülüyor!
Başarı nedir, müjde ne değildir; bunların tarifini yeniden yapmak zorundayız ve iktidarın da bunları yeniden düşünmesi zorunluluğu vardır! Yoksa, farkına varmadan iktidar sarhoşluğu ile karanlığa kurşun sıkar gibi hedefsiz ve isabetsiz politikalar peşinde gezinip dururuz.
EKONOMİK SIKINTILAR TOPLUMSAL BUHRANI KÖRÜKLÜYOR
Evet değerli arkadaşlar; maalesef bugün ülkemiz çok ciddi sıkıntılarla, problemlerle karşı karşıyadır.
-Ahlak sıkıntılı.. Toplumsal hayatımızda derin ahlaki problemler yaşanmaktadır.
-Adalet sıkıntılı..
-Ekonomi sıkıntılı.. İçinde yaşadığımız kriz hepimizce malumdur.
-Eğitim sıkıntılı.
-Dış politika sıkıntılı..
Oysa başkanlık sisteminden sonra her şey çok güzel olacaktı, her şey güllük gülistanlık haline geleceği söylenmişti bize.
Dolar da düşecekti, faizler de öyle… Enflasyon düşecek, hayat pahalılığı da yok olacaktı... Peki sonuç ne oldu? Manzara şu:
-İğneden ipliğe her şeye zam geliyor.
-Dolar durdurulamıyor, enflasyon kontrol altına alınamıyor.
-Faizler de alabildiğine yüksek. Hatta zımnen böyle olması arzu ediliyor.
-Önceki dönemlerde kaşıkla verilenler kepçe ile geri alınıyordu.. Şimdi ise önce kepçeyle alınıyor, sonra kaşıkla verilmeye çalışılıyor; ya da daha dürüst bir ifadeyle "verirmiş gibi yapılıyor."
Dolayısıyla; ülkemizi -mış gibi yaparak yönetme gayreti sadece ekonomide değil, hayatımızın her alanında büyük krizlere sebebiyet veriyor.
Sürekli sıkıntıların konuşulduğu, krizlerin yaşandığı ve tansiyonun hep yüksek olduğu veya yüksek tutulduğu ülkemizde; çok farkına varılmasa da derinden derine işleyen bir toplumsal buhran yaşanıyor.
Olumsuzlukların İstikrarı ve İktidarı
Başkanlık Sistemine geçişin en sihirli kelimesi de şuydu; “Ülkeye istikrar gelecek.”
Gerçekten de ülkeye istikrar geldi(!)
Türkiye Başkanlık sistemine geçtiği günden beri:
-Enflasyon istikrarlı bir şekilde artıyor.
-Vergiler, istikrarlı bir şekilde artıyor.
-Zamlar istikrarlı bir şekilde artıyor.
-Hayat pahalılığı istikrarlı bir şekilde artıyor.
-İşsizlik istikrarlı bir şekilde artıyor.
-Faiz ödemeleri katlanarak istikrarlı bir şekilde artıyor.
-En önemlisi dış borçlarımız istikrarlı bir şekilde artıyor; buna paralel olarak dışa bağımlılığımız da artıyor.
- Her siyasi görüşe sahip vatandaşlarımızdan "Hain ve terörist" olarak yaftalananların sayısı da istikrarlı bir şekilde artıyor.
Özetle olumsuzluklar sürekli ve her geçen gün daha da büyüyerek, derinleşerek artıyor.
Ak Parti iktidarının ve özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin şu şekilde nitelendirilmesi sanırım doğru olacaktır: "İstikrarlı Gelişen Olumsuzlukların İktidarı!"
2022 Türkiye'nin Değişim Yılı Olacak ve Bu Değişime de Saadet Partisi Öncülük Edecek
Bu kötü gidişata dur demenin vakti gelmiştir. Hatta geçiyor bile.
Saadet Partisi olarak kararlıyız; 2022'nin değişim yılı olması için tüm gücümüzle çalışacak, ülkemizin problemlerinin çözümüne odaklanacağız.
Artık bu "olumsuzlukların istikrarına" ve ülkemizin istikrarsızlığına son vermenin vakti gelmiştir.
Yanlışların algı oyunlarıyla perdelenmeye çalışılıp söylenmediği, gizlenen doğruların daha yüksek sesle dile getirilmesinin zamanı gelmiştir.
Türkiye'nin bir "deneme tahtası" olmadığı gerçeğinin, çok iyi anlaşılması gerektiği bir dönemden geçiyoruz.
Vatandaşın dertlerini görmezden, duymazdan gelen ve rakamları ve gerçekleri eğip bükerek başarı hikayesi oluşturmaya/uydurmaya çalışanların, iktidar emanetini devretme zamanı gelmiştir. İktidar emaneti yorgun ve
müşevveş bir zihin yapısıyla taşınabilecek bir emanet değildir.
Türkiye'nin adaletten eğitime, ekonomiden dış politikaya yeni bir anlayışla yoluna devam etmesi artık asla bir tercih değil, zorunluluk haline gelmiştir.
Saadet Partisi olarak, bu zorlukların, zorunlulukların ve problemlerimizin çözümünde aktif rol almaya talibiz ve biz buna hazırız.
İnanıyoruz, kararlıyız ve birlikte başaracağız:
2022 yılının, Türkiye'nin değişim yılı olmasını ve bu değişime de Cenâb-ı Hâkk'ın izni ve milletimizin teveccühüyle Saadet Partisi olarak bizim öncülük görevini üstleneceğimize yürekten inanıyoruz.
Ak Parti iktidarına da şu çağrıda bulunmak istiyoruz. Bu geçiş döneminde iktidar olarak yapabileceğiniz en uygun, en milli ve en akıllıca politika iktidarı ve muhalefeti, iş ve işçi dünyası ve üniversiteler ile diğer meslek kuruluşları ve sivil toplum kuruluşlarını kucaklayıcı bir politika izlemeye gitmenizdir. Bu aziz milletin birlik ve beraberlik halinde aşamayacağı engeller, başarı ile sonuçlandıramayacağı projeler yoktur. Yeter ki kucak ve gönül açmasını bilen yöneticiler olsun. Derviş Yunus, asırlar önce, Anadolu’nun mayası yoğrulurken ne güzel söylemiş:
GELİN TANIŞ OLALIM
Hak cihana doludur,
Kimseler Hakk’ı bilmez.
Onu sen senden iste,
O senden ayrı olmaz.
Dünyaya inanırsın,
Rızka benimdir dersin.
Niçin yalan söylersin?
Çün sen dediğin olmaz.
Ahret yavlak ıraktır,
Doğruluk tek azıktır.
Ayrılık sarp firaktır,
Hiç varan geri gelmez.
Dünyaya gelen göçer,
Bir bir şerbetin içer.
Bu bir köprüdür geçer,
Cahiller onu bilmez.
Gelin tanış olalım,
İşi kolay kılalım.
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz.
Yunus sözün anlarsan,
Ma’nisini dinlersen,
Sana bir amel gerek,
Bunda kimesne kalmaz.
Yunus Emre