İYİYE DOĞRU GİDEN NE VAR?

08.5.2022

İYİYE DOĞRU GİDEN NE VAR?

Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu online olarak gerçekleştirilen Genel İdare Kurulu Toplantısında önemli açıklamalarda bulundu. 


"Muhterem arkadaşlar, değerli basın mensupları, ekranları başında bizleri takip eden kıymetli vatandaşlarımız;
 
Hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyor, toplantımıza katılımınız için teşekkür ediyorum.
 
Genel İdare Kurulu Toplantımız münasebetiyle bugün online olarak sizlerle bir araya geldik.
 
Dün de, yine online olarak, İl Başkanları toplantımızı yapmıştık.
 
Sizler aracılığıyla, bugün Ankara'dan bütün, teşkilat mensuplarımıza selamlarımı gönderiyorum...
 
Hem Ramazan-ı Şerifi hem de bayramı geride bıraktık.. Cenâb-ı Allah, tekrarını nasip etsin inşallah.
 
Şimdi yeni bir döneme giriyoruz. Seçimler zamanında yapıldığı takdirde; önümüzde tam 1 yıllık bir süreç var..
 
İyiye Doğru Giden Ne Var?
 
Muhterem arkadaşlar; bu süreç,anlaşıldığı kadarıyla, ülkemiz açısından çok zorlu ve sıkıntılı geçecek..
 
Ekonominin geldiği durum ortada, adalet öyle, dış politika öyle, tarım öyle... Hangi başlığı ele alırsak alalım büyük problemlerle karşı karşıyayız.
 
Problemlerin en büyüğü ise; iktidarın problemleri çözememesinin yanında görmezden gelmesi, hatta daha da vahimi, bu problemlere odaklanılmasın diye her gün bir başka sunî gündemle insanımızı meşgul etmesidir.
 
Bakın bir Ramazan ayını ve bayramını daha geride bıraktık; değişen ne var Allah aşkına?
 
-Daha doğrusu, iyiye doğru giden ne var?
 
-Kutuplaşma azaldı mı, arttı mı?
 
-Problemlerimiz çözüldü mü, yoksa daha da mı derinleşti?
 
-Enflasyon düşme eğilimine girdimi girmedi mi?
 
-İşsizlik, hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı, borçlanma, faiz ödemeleri.. Tüm bunlarda bir düzelme işareti var mı?
 
-Siyasiler üslubuna dikkat ediyor mu, yoksa daha da çirkinleşen bir üslupla mı karşı karşıyayız?
 
-Adalet, ehliyet, liyakat, doğruluk, dürüstlük.. Bu kavramları hatırlayan var mı?
 
Problemlerin Birinci Derecede Sorumlusu Ak Parti İktidarıdır
 
Muhterem arkadaşlar; mesela son günlerde,özellikle sosyal medyada, mültecilere yönelik nefret söylemlerini üzülerek takip ediyoruz.
 
Derinleşen ekonomik krizle birlikte mültecilere yönelik müsamahanın azaldığını, bazı kesimlerin de müsamaha bir tarafa nefret söylemleriyle tepkilerin yoğunlaştığını görüyoruz. 
 
Ama bilinmelidir ki, bugün karşı karşıya kaldığımız tüm problemlerin birinci derecede sorumlusu göç konusunda kontrolsüzlüğü benimseyen, Ak Parti iktidarıdır!
 
Ak Parti iktidarı, 10 yılı aşkındır süren Suriye olaylarının ilk gününden bu yana kapsamlı ve toplumsal yapıyı zedelemeyecek bir göç politikası ortaya koyamamıştır.
 
Son yıllarda ise Suriyeli sığınmacıların yanı sıra, özellikle Afganistan ve Pakistan üzerinden kaçak yollarla ülkemize giren göçmenlerin sayılarının hızla arttığına şahit oluyoruz. 
 
Hükümet, her alanda olduğu gibi bu konuda da yetersiz kalmıştır. Ne sınır güvenliğini sağlayabilmiş ne de bir göç politikası oluşturabilmiştir. Daha da üzücü olanı, göç konusunda kontrolsüzlüğü bir politika olarak benimsemiş gibi görünmektedir. 
 
Siyasi Mühendisliğe Zemin Hazırlanıyor
 
Bununla birlikte, bazı siyasilerin hükümetin göçmen politikasındaki bu eksikler üzerinden, mağdur ve mazlum mülteciler de dahil olmak üzere, tüm yabancıları kriminalize etme çabalarını da üzülerek izliyoruz ve asla doğru bulmuyoruz.
 
Bu siyasilerin sığınmacılara yönelik söylemlerinin yol açtığı tepkisellik, hükümetin seçim sürecine girerken aradığı güvensizlik ortamına hizmet etmekte ve siyasi mühendisliğe zemin hazırlamaktadır. 
 
Suriye iç savaşının başladığı günlerden bu yana, insani ve vicdani saiklerle, sığınmacılara kapılarını açan Türkiye, gösterdiği hamiyetperverlikle dünyaya insanlık dersi vermiştir şüphesiz.
 
Ancak unutulmamalıdır ki, Suriye’nin sürüklendiği bu iç savaş ortamının oluşmasında baş sorumlularından birisi de AK Parti iktidarıdır. Yazık ki, Ak Parti iktidarı attığı bu adımda siyasi ve ekonomik menfaatleri de gözetmiştir. 
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan 2019 yılında “Bugün Avrupa ülkeleri, hala huzur içinde olmalarını, Türkiye’nin 4 milyon sığınmacıyı kendi topraklarında misafir etmesine borçludur” diyerek bunu açıkça itiraf etmişti. 
 
 
 
Irkçı ve Nefret Dolu Söylemlerden Vazgeçilmelidir
 
Avrupa ülkeleri, kendi refahları ve güvenlikleri için, bir miktar para karşılığında Türkiye’ye sığınmacıları tutan bir set görevi vermiştir.
 
Ancak geldiğimiz noktada, hükümetin göç konusundaki politikasızlığı ve artan ekonomik krizle birlikte bu durum sürdürülemez bir noktaya gelmiştir. 
 
Hükümetin kontrolsüz göç politikası, yasal yollarla ülkemizde bulunan mazlum sığınmacıları da zor durumda bırakmaktadır.
 
Yaşadığımız ekonomik ve sosyal sıkıntıların faturası mültecilere değil, hükümete kesilmeli ve bizzat hükümetten hesap sorulmalıdır.
 
İktidar, biran evvel sınır güvenliğini sağlamalı ve toplumun geleceğe yönelik endişelerini giderecek kapsamlı bir göç politikası ortaya koymalıdır. 
 
Hükümete yönelik eleştirileri bir kenara bırakıp, mültecileri hedef gösteren siyasiler ise, ırkçı ve nefret dolu söylemlerinden vazgeçmelidir.
 
 
 
Herkes Söylem ve Eylemlerine Dikkat Etmelidir
 
Unutulmasın ki, tarihe kara leke olarak geçen üzücü olaylar, genelde önemsenmeyen ve sonucu hesap edilmeyen sorumsuzca sözlerden kaynaklanmıştır.
 
Bu nedenle başta siyasiler olmak üzere herkes yaşadığımız zor günleri de dikkate alarak, toplumun dinamiklerine kast edecek sözlerden ve eylemlerden kaçınmalıdır. 
 
Bölgemizdeki ülkelerle normalleşmeden iç çatışmalar durmadan bu sorunların çözümü mümkün değildir; önce bu husus iyi idrak edilmelidir.
 
Özellikle de birbirlerini ucuz kahramanlıklarla parlatmaya çalışan siyasiler akıllarını başlarına devşirmelidir.
 
Türkiye Cumhuriyetinin İçişleri Bakanı olma sıfatını taşıyan birisi ise, bu tarz süreçlerde herkesten çok daha hassas ve duyarlı davranmalıdır.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan da olayları önce sadece seyredip, kamuoyunun nabzına göre şerbet vermek yerine; ivedilikle sorumluluk almalı ve olayların büyümesine engel olmalıdır.
 
Son olarak, buradan, herkesi aklıselime ve sağduyuya davet ediyorum.
 
Enflasyon’da İlk 6’ya Girdik
 
Muhterem arkadaşlar; problemimiz çok, fakat son günlerde, insanımızın canını en çok enflasyon ve buna bağlı olarak hayat pahalılığı yakmaktadır.
 
-TÜİK’in hassas teraziyle ayarlamaya çalıştığı resmi enflasyon verileri bile %70’e dayandı. Vatandaşımızın çarşı-pazarda karşı karşıya kaldığı enflasyon ise çoktan %100'ü geçti...
 
-Enflasyonu en yüksek ülkeler sıralamasında 7. sıradaydık; son gelişmelerle birlikte 6. olmayı başardık!
 
-Türkiye %70 enflasyonla; dünyada, Arjantin gibi istikrarsız ülkeleri dahi geçti.
 
-Türkiye’nin önünde Suriye, Lübnan gibi ekonomisi çöken, iç savaşın olduğu ülkeler kaldı.
 
-Surinam bile bizden daha iyi durumda. 
 
-Enflasyonda açık ara Avrupa lideriyiz. 
 
-OECD ülkeleri arasında gıda enflasyonu en yüksek ülkeyiz; %90,84…
 
Krizin boyutunu örtmek için; söylemler geliştiriliyor. Rakam vermeden; "ABD’de son 41 yılın en yüksek enflasyonu, Avrupa’da son 20 yılın en yüksek enflasyonu yaşanıyor." İfadeleri kullanılıyor. Ama rakamları görmezden geliyorlar.
 
Evet, onlarda da enflasyon artıyor; ama nispet sadece %3-5 Civarında.
 
 
 
Maliye Bakanı, Cumhurbaşkanına Sosyal Medyadan Serenat Yapıyor
 
-Hayat pahalılığı, konut ve ulaşım fiyatları kontrol edilemiyor.
 
-Çiftçiler artan maliyetlerden dolayı tarlaları boş bırakıyor, besiciler hayvanlarını kesime gönderiyor.
 
-Esnaf kepenk, sanayici de tezgâh kapatıyor; daha doğrusu kapatmak zorunda kalıyor.
 
Tüm bunlar olurken; Maliye Bakanı ise, sanki başına geleceklerden haberi varmış gibi Cumhurbaşkanı’na serenat yapıyor şimdilerde.
 
Sosyal medyadan ona olan sevgisini, hürmetini göstermeye çalışıyor.
 
"Görevden affını istedi ve görevden af talebi kabul edildi.." cümlelerinde ismini görmek istemiyor anlaşılan..
 
Şimdi de "Yüksek enflasyon sebebiyle insanımızın yaşadığı sıkıntıların her birinin farkındayız. Enflasyon hepimizin sorunu” demiş. 
 
Ben de diyorum ki, “Hayır, enflasyon sizin sorununuz olsaydı bu işi ne yapar eder çözerdiniz”
 
Bu enflasyon sizi etkilemediği için de umurunuzda olmuyor!
 
Önceliğiniz ve Tercihiniz Sorunlara Çözüm Üretmek Değil, Algı Üretmek Oldu
 
Enflasyon esas dar gelirliyi, orta direği etkiliyor. Birileri ise bu krizden servet transferi yapıyor. 
 
Birileri zengin olurken, günde 12 saat çalışıp evine ekmek götürmeye çalışan asgari ücretliler, çocuğuyla ilgili artık olumlu bir gelecek planı yapamayan memurlar, her geçen gün fakirleşiyor. 
 
İnsanımızın yaşadığı sıkıntıların farkında değilsiniz. Olamıyorsunuz! Bu gidişle Olamazsınız da!
 
En son ne zaman pazara gittiniz? En son ne zaman markete girip alışveriş yaptınız? 
 
Öyle uzak kaldınız ki, fiyatların pahalı olmadığını göstermek için 3-4 sene öncesinin etiketlerini güncelmiş gibi sosyal medyadan paylaşıyorsunuz.
 
Algıya, siyasi mühendisliğe, var olan problemleri yokmuş gibi, olmayan şeyleri de olmuş gibi göstermeye harcadığınız mesaiyi, sorunlarımıza çözüm üretmek için harcasaydınız; ülkemiz bugün 20 yıllık iktidarınızın sonunda bu noktada değil; çok farklı bir yerde olurdu...
 
Ama bu bir tercih ve öncelik meselesidir. 2002'den bugüne sizin önceliğiniz ve tercihiniz hep bu yönde oldu; ne yazık ki bunun acı faturasını milletimiz ödüyor!
 
 
 
 
 
 
 
Kıymetli arkadaşlar;
 
AK Parti, Ne Ekonomide Ne de Adalet Konusunda, İsminin Hakkını Veremedi
 
Çünkü bu arkadaşlar yanlış gömlek giydikleri gibi, gömleklerinin ilk düğmesini de baştan yanlış iliklediler; şimdi de işin içinden çıkamıyorlar. Terziyi, mağazadaki tezgâhtarı, hatta pamuğu üreten çiftçiyi suçluyorlar!
 
Bakınız adalet... Adalet, bir iktidarın tüm işlerinde gömleğin ilk düğmesidir. Olmazsa olmazıdır.
 
Ne acıdır ki; ekonomi konusunda isminin hakkını veremeyen Adalet ve Kalkınma Partisi, adalette de sınıfta kalmıştır!
 
Sadece KHK meselesi dahi, adaletin nasıl örselendiğini gözler önüne sermeye yeter de artar!
 
Emine Üzel Ahmedi'nin bayram günü intihar edişi bizleri çok üzdü ve derinden sarstı.
 
İhraç edilmiş, buna rağmen pes etmemiş, bu süreçte Radyoloji ve Hukuk okumuş, İstanbul'da avukatlığa başlamış...
 
Ve 4 aylık bebeği olan bu hanımefendi, bayram günü intihar etti ne yazık ki...
 
KHK Meselesi Artık Çözüme Kavuşmalıdır; Mağduriyetleri Gidermek Bizim Önceliğimiz
 
Bu psikolojiyi anlamak zorundayız... Hemen hemen 6 yıl oldu...
 
6 yıldır iktidar, KHK'lıları görmezden geliyor; bu, insanları işsizliğe ve çaresizliğe itiyor..
 
Beraat etmiş, takipsizlik almış; "fakat ben seni almam, çünkü canım öyle istiyor." diyorlar..
 
Onbinlerce insan, aileleriyle birlikte yüz binleri buluyor; 6 senedir horlanıyor, itiliyor, kalkılıyor...
 
Yüzden fazla insan maalesef intihar etti, binden fazla insan çeşitli hastalıklar sebebiyle hayatını kaybetti, yine binlercesi de sağlığını kaybetti..
 
Bir atasözümüz var; "ekmekle oynayanın ekmeğiyle oynanır.."
 
Bu insanların ekmekleri ve özgürlükleri ellerinden alındı, tüm kapılar suratlarına kapatıldı, bunun vebalini hiçbir insan kaldıramaz!
 
Artık yeter, tam 6 yıl oldu! Çok geç bile kalındı fakat daha fazla gecikmeksizin, daha ağır travmalara sebep olunmadan bu mağduriyetler giderilmelidir.
 
Biz bu konuda asla siyasi kazanç hesabı yapmayız; siz sebep oldunuz siz düzeltin isteriz; aksi halde zaten göreve geldiğimizde ivedilikle bu konuya el atmak ve tüm mağduriyetleri gidermek bizim önceliğimiz olacaktır.
 
"Üslubumuz Kimliğimizdir..."
 
Muhterem arkadaşlar, kıymetli başkanlarımız;
 
Birçok problemimiz var ve her meselede anlaşılıyor ki; bu iktidarın bunlara çözüm üretmeye ne niyeti ne de takati var..
 
Hepimize büyük sorumluluklar düşüyor. Öncelikle Cemil Meriç'in ifadesiyle; "üslubumuz kimliğimizdir."
 
Biz Saadet Partililer olarak, birileri kutuplaşmayı körüklemek adına üslubunu ne kadar çirkinleştirirse çirkinleştirsin; sözün güzelini söylemeye devam edeceğiz...
 
Aynı şekilde sözlerimizle eylemlerimiz; 1969'dan bugüne nasıl uyumlu olduysa, bundan sonra da öyle uyumlu olacak... Daima sözün güzelini söyleyecek, işin de doğrusunu yapacağız..
 
Önceliğimiz ülkemizin problemlerini çözmek, tercihimiz insanımızın sıkıntılarını gidermek olacak..
 
Ucuz şovlar, çirkin polemikler, basit kabadayılıklar bizim işimiz değildir!
 
Biz ülkemizi yeniden derleyip toparlamaya, insanımızın yüzünü güldürmeye talibiz. Yani biz zora talibiz.
 
Kurulan tuzakların, senaryosu yazılmış oyunların farkındayız.
 
6'lı Masa İnsanımıza Umut Oldu ve Kararlı Bir Şekilde Yoluna Devam Ediyor
 
6'lı masa kurulmasın diye binbir türlü plan yaptılar, masa kurulduktan sonra yine akla hayale gelmedik iftiralar attılar...
 
Seçim kanununu değiştirdiler, baktılar ki yine olmadı...
 
6'lı masa topluma umut oldukça ve insanımızın güvenini kazandıkça; şimdi de senaryosu epey kötü olan, figüranlarının da epey kötü performans sergilediği yeni oyunları gösterime aldılar..
 
Ne yaparlarsa yapsınlar, biz, yersiz-gereksiz ve ne insanımıza ne de ülkemize hiçbir faydası olmayan tartışmalardan uzak duracak; gerçek gündemimize odaklanacağız..
 
Bu masa uzlaşı, normalleşme, sağduyu ve istişarenin masasıdır.
 
Artık bu bozuk tezgâhın başındakileri de, onlara yardımcı oyunculuk yapanları da ve bu tezgâhı da değiştireceğiz...
 
Artık bu bayat oyunlar bir daha ülkemizde sergilenemeyecek, bu düzen değişecek. 
 
Kararlıyız!
Hep birlikte yeni bir başlangıç yapacak ve her geçen gün umudu büyüteceğiz Allah'ın izniyle..
 
Başlangıçta, seçim sathı maline girdiğimizi ifade etmiştik,
 
-Bu demektir ki, çalışmalarımızı yoğunlaştıracağız.
 
-Bölge ve il sorumlularımız daha büyük bir şevkle sahaya inecektir.
 
-İlk bir aylık hedeflerimiz sonrasında 50.000 üye. Hep birlikte bu hedefi yakalayacağız.
 
Bu düşüncelerle; sizleri sevgi ve muhabbetle selamlıyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum."