GERÇEK BEKA SORUNU YÜKSEK ENFLASYONDUR

28.9.2022

GERÇEK BEKA SORUNU YÜKSEK ENFLASYONDUR

Genel Başkan Vekilimiz Prof.Dr. Sabri Tekir haftalık basın toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu. 
 
Milletimizin Başı Sağ Olsun
 
Muhterem arkadaşlar, değerli basın mensupları, ekranları başında bizleri takip eden saygıdeğer vatandaşlarımız;
 
Basın toplantımıza gösterdiğiniz ilgi ve alaka için teşekkür ediyor; sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
 
Bugün 28 Eylül Çarşamba... 2022 yılının artık son çeyreğine giriyoruz.
 
Eylül ayının son haftalık basın toplantısı münasebetiyle sizlerle yine bir aradayız.
 
Sözlerimin hemen başında Mersin-Mezitli'de polisevine yapılan alçak  terör saldırısını Saadet Partisi olarak lanetlediğimizi ifade etmek istiyorum.
 
Bu hain saldırıda şehit olan kahraman polisimiz Sedat Gezer'e Allah'tan rahmet, ailesine sabır ve başsağlığı diliyorum. Yaralılarımıza da acil şifalar niyaz ediyorum. Aziz milletimizin ve polis teşkilatımızın başı sağ olsun!
 
 
2023 Seçimleri Tarihi Dönüm Noktasıdır
 
Muhterem arkadaşlar; tarihimizin çok önemli dönemeçlerinden birini geçiyoruz.  Çok hassas bir süreci yaşıyoruz. 
 
İçerde ve dışarda her türlü provokasyona karşı azami dikkat göstermemiz, uyanık olmamız gereken bir süreçtir bu...
 
Bu süreçte bilerek veya bilmeyerek, toplumsal fay hatlarını tetikleyecek söylem ve eylemlere karşı teyakkuz halinde bulunmalıyız. 
 
Deyim yerinde ise menfur emeller taşıyan birilerinin ekmeğine yağ sürmemeliyiğiz; bu tür kimselerin özel ve politik çıkarlarına hizmet edecek söz ve hareketlerden kaçınmalıyız.
 
2023 seçimleri demokrasi tarihimizin çok önemli dönüm noktalarından biri olacaktır. Bu nedenle içerde ve dışarda birtakım çevreler, kirli senaryoları yeniden gösterime almak gayretinde olabileceklerdir.
 
Ancak,  milletimize açıkça şunu hatırlatmak istiyoruz; biz bu kötü ve alçakça senaryolarda asla figüran olmamalıyız; bayatlamış, bıktırmış bu oyunların ülkemizde bir kez daha sergilenmesine hep birlikte karşı çıkmalıyız ve reddetmeliyiz!
 
Biz Saadet Partisi olarak kurulan tuzakların, sergilenmek istenen oyunların farkındayız! Milletimizin de farkında olmasını istiyoruz. 
 
85 milyon insanımızın huzur, güven, düzen ve kazanç bulacağı ve Cumhuriyetimizin 2. yüz yılına yaraşır müreffeh, demokratik, adil, ve hakkı üstün tutan bir Türkiye'yi hep birlikte inşa etmenin metanet ve kararlılığı içinde olmalıyız!
 
Birlik ve beraberliğimize zarar verecek, huzur ve güvenliğimizi sabote edecek, ekmeğimize el uzatacak, göz dikecek şer odaklarına ve bunların oyunlarına asla müsaade etmemeliyiz! Milletçe el ele, gönül gönüle müsaade etmemeliyiz. 
 
Yoksulluk, Madde Bağımlılığını Tetikliyor
 
Diğer gündem konularına geçmeden, İstanbul'da yaşanan ve hepimizi derinden sarsan  bir olaya da  temas etmek istiyorum.
 
Ayrıntılarını dile getirmekten dahi çekindiğim bu olay aslında bir vahşet… Ancak bu vahşet, ülkemiz ve insanımız için önemli tehlikelerden birinin uyuşturucu madde bağımlılığı olduğunu gösteriyor. 
 
Uyuşturucu madde bağımlılığı, ülkemizde ciddi bir problem olmaya başlamıştır. Kullanma yaşı çocuk denecek düzeylere kadar düşmüş ve yaygın şekilde kullanılır  hale gelmiş bulunmaktadır. Uyuşturucu şebekeleri ise hedef kitle olarak yoksulluğun, işsizliğin, çaresizliğin, ilgisizliğin ve eğitimsizliğin pençesindeki gençlerimizi alıyor maalesef.
 
Son dönemlerde sınır geçişlerinin yeterince kontrol edilememesi, ülkemizi bu zehir tacirlerinin 'cazibe merkezi' haline getirmiş bulunmaktadır. 
 
İçişleri Bakanlığı’na, dolayısıyla hükümete tavsiyemiz şudur; madde bağımlılığı konusunda basit ve ucuz şovlar yapmanın gerek yoktur; uyuşturucu sorununa ciddi kafa yormamız, gençlerimizi bu tür bataklıklardan korumamız gerekmektedir!
 
Uyuşturucu sorununun çözümü, önce sınır güvenliğini çok iyi şekilde sağlamaktan, uyuşturucu trafiğini kontrol etmekten geçmektedir. Ardından da madde bağımlılığını kolaylaştıran işsizliği, yoksulluğu, ilgisizliği ve eğitimsizliği ortadan kaldıracak tedbirlerin geliştirilmesi gerekmektedir.
 
Biliyoruz ki, insan şeref ve haysiyetini ortadan kaldıran uyuşturucu ile mücadele etmek için kaybedecek tek bir saniyemiz yoktur. Uyuşturucuya kurban verecek tek bir insanımız da yoktur!
 
Gerçek "Beka Sorunu" Yüksek Enflasyondur
 
Muhterem arkadaşlar, değerli basın mensupları;  ekonomik problemler, uzun zamandır insanımızın canını yakmaya devam ediyor. Toplumsal huzurumuzu dinamitlemeye, parçalamaya devam ediyor.
 
Yüksek enflasyon ne yazık ki, sadece ayda bir değişen istatistikî rakamlardan ibaret değildir.
 
Yüksek enflasyon; derinleşen ve kronik hale gelen  yoksulluk demektir; temel ihtiyaçların giderilememesi, toplumsal huzurun tahribata uğraması demektir; böylece ülkenin sosyal, ekonomik ve politik istikrarsızlık anaforuna yakalanması demektir. 
 
Yüksek enflasyon; neden olduğu yoksullukla birlikte geleceğimizin teminatı çocuklarımızın yeterli düzeyde beslenememesi demektir; gençlerin uyuşturucu batağına düşmesi için uygun zemin demektir; ve enflasyon  ahlaki temelleri ve toplumsal bağları sarsan zehirli bir sarmaşık gibidir. Kısaca, enflasyon toplumsal yıkım demektir.
 
 
Yüksek enflasyon, kelimenin gerçek anlamıyla ülke için bir “beka” sorunudur!
 
Yüksek enflasyon; hayatın her alanında kalitenin düşmesidir, insanca yaşama standardının yok olmasıdır, verimliliğin düşmesidir.
 
Bizim, Saadet Partisi olarak ısrarla "insanca yaşam" vurgusu yapmamızın nedeni de budur. Enflasyonla mücadele sadece ekonomik bir gereklilik değildir, aynı zamanda insanî  bir görev ve zorunluluktur!
 
 
İktidardakilerin Tek Motivasyonları Bir 5 Yıl Daha O Koltuklarda Oturabilmek
 
IMF’nin tahminlerine göre  2022 yılı sonunda; Türkiye, dünyada en yüksek enflasyona sahip dördüncü ülke olacaktır. 
 
Merkez Bankası ise enflasyonla mücadeleyi terk etmiş, enflasyon anketine katılanları yeniden belirlemenin çabası içindedir.  Böylece, gerçek enflasyonu düşüremese de yıl sonu enflasyon beklentisini aşağıya çekmek için çabalamayı tercih ediyor. Başardığını / başaracağını sanıyor… Halbuki  illüzyonist politikalar başarı olarak nitelenemez....
 
Kuşkusuz tek problemimiz enflasyon değildir. Keşke öyle olsaydı. Fakat, Türkiye’nin önünde çok büyük ekonomik sorunlar yumağı var.
 
Peki, bu büyük sorunlar yumağı karşısında iktidarın yapmağa çalıştığı şeylere bir göz atalım, bakalım. İktidar, sorunları etkili şekilde çözmek yerine, sadece görünmez kılmaya çalışıyor; sorunları sis perdesinin arkasına itmeye, hasır altı etmenin telaşı içinde. Bunun da ötesinde, algı oluşturma metotlarıyla sorunları  halkımıza kanıksatmaya çalışıyor. Sanıyor ki yavaş yavaş, sindire sindire kanıksatabilecek… İktidarlar, milleti aldatacaklarını düşündükleri yerde aslında kendilerini aldatmaktadırlar…
 
Seçime kadar, sanal olarak güya halkta refah artışı hislerini  oluşturacak, kabartacak, böylece koltuğunu koruyabilecek.  Hedefi bu. Bu hedefe varabileceğini düşünüyor. Sanırım bu büyük bir aldanış olacak. 
 
Hedefe varabilmek için; iktidar açısından sorunların büyümesi, kronik hale gelmesi önemli değil; ülke insanının hayat pahalılığı altında ezilmesi önemli değil; temeli atılan sosyal konut projeleri bir santim bile ilerlememiş, önemli değil. Açıkçası, bu tür konular artık iktidarın umurunda bile değil!
 
Tek amaçları var: zaman kazanmak. Tek motivasyonları var:  seçimleri kazanmak. Bir 5 yıl daha o koltuklarda oturabilmek!
 
 
2825 Lira mı Büyük, 5500 Lira mı?
 
Kıymetli basın mensupları, değerli vatandaşlarımız;
 
Para piyasasında dolar rekor üstüne rekor kırıyor. Doların TL karşısındaki değeri 18 Lirayı çoktan aşmış, 19-20 liralara doğru hızla ilerliyor. Yabancı uzmanlar, doların gerçek değerinin çok daha yüksek olduğunu söylüyorlar.
 
Doların TL karşısındaki değerinin yükselmesi alım gücümüzün gün be gün erimesine neden oluyor. 
 
Bakınız;
 
Tam 1 yıl önce, 28 Eylül 2021'de ülkemizde asgari ücret ne kadardı? 2825 lira.
 
Peki o tarihte  dolar kuru ne kadardı? 8,85 TL seviyelerindeydi. Dolayısıyla, 2021 Eylülünde asgari ücret yaklaşık 320 Dolara tekabül ediyordu.
 
Asgari ücrete bir yılda 2 kez ve toplamda yaklaşık %95 düzeyinde iyileştirme yapılmasına rağmen; bugün asgari ücret yeniden 300 Doların altına inmiş bulunmaktadır. (297-298 Dolar.) Şimdi huzurunda yetkililere soruyoruz;
 
-Israrla ve inatla her fırsatta milletin gözünün içine baka baka "Ben ekonomistim" diyenlere,
 
-"Dolar 10 lira olacak ya 15 lira olacak ya; çok beklersiniz" diyenlere,
 
-22 Mart 2022'de, Dolar 14,80 seviyelerinde iken; "Bunlar bekliyorlar dolar kuru 20, 25, 30 lira olacak. Niye olsun? Zaten Türk Lirası şu an en zayıf durumunda. Gideceği bir yer yok bir kere. Vatandaş rahat olsun” diyenlere; 
 
Çok basit iki matematik sorusu sorulsa ne cevap verecekler? ➢Geçen senenin asgari ücreti olan 2825 TL mi daha büyük, bugünün asgari ücreti olan 5500 TL mi?
 
➢Milyonlarca asgari ücretli çalışanımızın yaklaşık 23 doları nereye gitti?  Vatandaşımızın  cebinden bu parayı kimler nasıl aldı, nasıl aşırıldı?
 
Sevgili gençlere, değerli iş adamlarımıza özellikle seslenmek istiyorum. Hani yandaş basın sokak röportajlarında “Cep telefonunuzun markası ne?” diye soruyor ya, onlara şu cevabı veriniz: “ iPhone 14 Pro Max almak için, Türkiye’de 46 bin 599 TL ödemek gerekmektedir.  Mevcut asgari ücretle yemeden içmeden sadece tasarruf ederek 8,5 ay çalışmak suretiyle bu telefon elde edilebilecek demektir. Halbuki, aynı cep telefonu için:
 
-       İngiltere’de 20 gün çalışmak (1309 £)
 
-       ABD’de sadece 2 hafta çalışmak (1199 $)
 
-       İsviçre’de  1 ay çalışmak (1419 Frank)
 
-       Almanya’da 1 ay çalışmak (1579 E) gerekmektedir. 
 
Ülkemizin içine sürüklendiği durumu bu tablo ne kadar da güzel özetliyor. Üzülmemek elde değil, ama gerçek, işte bu. 
 
 
 
Sorunlarımız Mevcut İktidar ile Asla Çözüme Kavuşmaz
 
Muhterem arkadaşlar; ülkemizin karşı karşıya bulunduğu bir başka uzun vadeli tehlike ise aşırı borçlanmadır!
 
Ülkemizde kamu borç stoku hızla büyümeye, faiz yükü de buna paralel olarak hızla artmaya devam ediyor.
 
2021 Aralık ayı sonu itibariyle 2 trilyon 747 milyar TL olan Merkezi Yönetim Borç Stoku,  Ağustos sonu itibariyle 3 trilyon 651 milyar TL’ye yükselmiş bulunmaktadır. Maalesef bu miktarın 2 trilyon lirası faizlerden oluşmaktadır. Yani, anaparadan daha fazla bir faiz giderimiz vardır..  
 
Borç stokumuz sadece sekiz aylık dönemde 903,5 milyar TL artmış bulunmaktadır.
 
Bu dönemde Merkezi yönetimin sırtına her ay ortalama 112,9 milyar lira iç borç yüklenmiştir. 
 
Kamu borcu sadece miktar olarak değil, milli gelire oranı bakımından da sürekli artma eğilimi içindedir.
 
Borcun önemli bir kısmının döviz cinsinden olması ise ayrı bir sorun alanıdır. 
 
Artan dış borç stoku da öyle. Önümüzdeki bir yıllık dönemde ödenmesi gereken 182 milyar dolarlık kısa vadeli dış borcumuz vardır ve cari açığımız ise sürekli artmaktadır. Aslında bu rakamlar Türkiye’nin ekonomik açıdan nerelere doğru götürüldüğünün, nerelere doğu sürüklenmekte olduğunun çok önemli işaretleridir...
 
Bu sorunlar, ancak ciddi bir ekonomik program ile ve bu programın başarısı için halkın ekonomi yönetimine  güveninin yeniden kazanılması ile çözülebilir.
 
Bunların her ikisinin de mevcut iktidar ile elde edilebileceğini düşünmek şimdilik akla ziyan gibi görünmektedir!
 
 
 
Seçime Kadar Ekonomik Problemlerimiz Daha da Derinleşecek
 
Değerli arkadaşlar, önümüzde Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili genel seçimleri var. Bu seçim sürecinde, büyük ihtimalle iktidarın, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik, sosyal sorunları çözmeye ilişkin kararlı ve sonuç alıcı adımları atması söz konusu olmayacaktır. Aslında, bu adımları atma niyetleri olmadığı gibi takatleri de kalmamış durumdadır!
 
İktidar, problemleri çözme yerine, mevcut ekonomik ve sosyal sorunları daha da ağırlaştıracak, daha da çözümsüz hale getirecek gibi görünmektedir.   Önümüzdeki seçim döneminde bunları göreceğiz. 
 
Seçime kadar;
 
-Kamu harcamalarında büyük artışlar yaşanabilecektir. Son alınan kararlarda bunu net olarak görebiliyoruz. 
 
-Kamu bankaları öncülüğünde ucuz krediler arz edilecektir. Piyasaya para pompalanacak ve fiyat artışları devam edecektir. Bunun öncü uygulamaları da başlamış bulunmaktadır.
 
-Aralık ve Ocak aylarında baz etkisiyle enflasyonun artış hızında nispi bir azalma olacak, iktidar da bunu "enflasyon düştü" diye pazarlayacaktır. Sonra da bunu halka başarı olarak takdim edecektir.
 
-Maaş ve ücretlere büyük zamlar yapılacak, ama bu zamlar ücret-fiyat artışı sarmalı nedeniyle gün be gün eriyecektir. Bu da ekonomik hayatın işleyişini her geçen gün daha da büyük bir zafiyete duçar kılacaktır. Şimdilerde olduğu gibi. 
 
-Seçim öncesinde bazı mal ve hizmet fiyatlarının sabit tutulması ya da çok az artırılmasına yönelik piyasa dışı uygulamalar yapılabilecektir. Bu uygulama kamu bütçesinin daha büyük açıklar vermesine ve seçim sonrası halkın sırtına daha büyük vergi vb. yüklerin gelmesine neden olacaktır. 
 
 
 
Oyun Hileli Fakat Maç da Kazanılmaz Değil, Başaracağız
 
Daha neler yapabileceklerine bakmaya devam edelim:
 
- Kamuda işe alınmada liyakat ve ihtiyaç gözetilmeden, yandaşlık ve partizanlık ön planda tutulacak,  kamuda kontrolsüz istihdam artışları sağlanacaktır.
 
-Enflasyonla mücadelede Merkez Bankası ve Hükümet ciddi ve etkili önlemler almayacak, bu arada enflasyonu düşürme rolü  TÜİK’e verilerek, sipariş rakamlar açıklanmakla yetinilecektir.
 
-Çok az sayıdaki kurum ve kurallar da tamamen dejenere edilecek, bundan da asla çekinilmeyecektir.
 
-Sosyal konut projelerinin temelleri atılacak, müteahhitler mutlu edilecek, ama yıllarca teslim edilmeyecek / edilemeyecek  bu konutlar nedeniyle insanımız mağdur edilecektir. Evet, şimdi olduğu gibi.
 
Hiçbir vatanperver bunlar olsun asla istemez. Ancak bu iktidarın ısrarla ve inatla sürdürdüğü politikalarının 20 yılın sonunda ülkemizi getirdiği nokta ortadadır. Görünen köy, kılavuz istememektedir!
 
Vatandaşlarımız müsterih olsunlar; ne kadar bozarlarsa bozsunlar, milletimiz tarihi bilinç, tecrübe ve iradesi ile bu maddi ve manevi yaraları onarmasını bilecektir.!
 
Ne kadar büyük bir enkaz bırakırlarsa bıraksınlar, milletimiz büyük iz’an ve irfanı ile 20 yılın enkazından kurtulmayı bilecek ve yeniden sağlam temeller inşa etmeyi başarabilecektir. 
 
Üzerine basarak ifade etmek istiyorum; evet oyun hilelidir, fakat maç da kazanılmaz değildir! Allah'ın izniyle bunu millet olarak hep birlikte başaracağız, buna canı gönülden inanıyorum.
 
 
 
İktidara ve Ülkemizin Problemlerine Çözüm Üretmeye Talibiz
 
Biz iktidara ve ülkemizin problemlerine hızlı ve kalıcı çözümler üretmeye talibiz.
 
Mevcut ekonomik ve sosyal sorunların çözümü için hem Saadet Partisi olarak gece gündüz gayret ediyor, hem de 6'lı masa etrafında bir araya gelen siyasi partilerle uyum içerisinde çareler üretmeye çabalıyoruz.
 
Bu doğrultuda, 2 Ekim Pazar günü CHP Lideri Sn. Kemal Kılıçdaroğlu'nun ev sahipliğinde, Altılı Masaya dahil siyasi partilerin genel başkanları tekrar bir araya geleceklerdir.
 
Bugün de basın toplantımızın hemen ardından Sn. Kılıçdaroğlu, Genel Merkezimizi teşrif edecek, Genel Başkanımız tarafından misafir edilecek ve toplantı öncesi istişarelerde bulunacaklardır.
 
 
 
Kararlıyız.  Milletimizle şu duyguları paylaşmak istiyoruz: Ülkemizde
 
 
 
-Her şeyden önce hukukun üstünlüğü hâkim kılınmalı, adalet sisteminin bağımsızlığı ve tarafsızlığı tesis edilmelidir. HAKKI ÜSTÜN TUTAN ADİL BİR DÜZEN kurulmalıdır.
 
-Kurum ve kurallar işler hale getirilmeli ve yapısal reformlar bir bir hayata geçirilmelidir.
 
-Sürdürülebilir ve uzun vadeli iktisadi politikalar inşa edilmelidir.
 
-Ekonomide öngörülebilirlik sağlanmalı, iş ve siyaset dünyasında güven ortamı tesis edilmelidir.
 
-Biz Saadet Partisi olarak uzlaşı ve istişare kültürünü her alana yayacak ve BÜYÜK UZLAŞI’yı sağlayacağız.
 
-Kamu yönetiminde liyakati yeniden hayata geçireceğiz. ERDEMLİ BİR TOPLUM meydana getireceğiz.
 
-Para üzerinden para kazananları değil, üretenleri ve alın teri dökenleri destekleyeceğiz. HAKKANİYETİ ESAS alacağız.
 
-Refahın toplumun tüm kesimlerine yayıldığı, adil bir Türkiye'yi hep birlikte inşa edeceğiz. ÖRNEK BİR REFAH TOPLUMU oluşturacağız. 
 
-İstihdamı artıracak ve halkımızı sosyal yardımlarla değil, kendi ayakları üzerinde durur hale getireceğiz. İnsanımızı İŞSİZ VE AŞSIZ BIRAKMAYACAĞIZ.
 
Bizler siyaseti zenginleşme kaynağı olarak değil, ülkemize ve insanımıza hizmet aracı olarak görüyoruz.
 
Saadet Partisi olarak, onurlu ve tertemiz bir maziye, bir geleneğe sahip, insanlığa  karşı sorumluluk bilinci yüksek bir görüşün temsilcisi  olan siyasi partiyiz.
 
Bu sistemin başına kral veya despot olmak için  değil, çürümüş / çürütülmüş, yozlaşmış / yozlaştırılmış sistemi değiştirmek için gelmek istiyoruz. Amacımız ISLAH’tır.
 
Amacımız bağcıyı dövmek değil, eski bağcı da dahil, 85 milyon insanımızın adil bir şekilde üzüm yiyebilmesini sağlamaktır.
 
Yanlış işleri söylemlerinde  kınayıp, pratikte uygulayanların ve bu uygulamalara alkış tutanların bizi anlayabileceklerini asla sanmıyoruz. 
 
Dün merhum Erbakan Hocamızı anlamayanların / anlayamayanların, bugün bizi anlamasını / anlayabilmesini  ise hiç ama hiç beklemiyoruz! Biz milletimizle birlikte kararlı bir şekilde yolumuza devam ediyoruz, etmeye de devam edeceğiz!
 
 
 
Bu duygu ve düşüncelerle hepinize tekrar teşekkür ediyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.