KAHROLSUN DEMEKLE İSRAİL KAHROLMUYOR
29.11.2023
KAHROLSUN DEMEKLE İSRAİL KAHROLMUYOR
Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu, TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.Bir avuç Müslüman’ın, 57 İslam ülkesinin yapamadığını yaptığını ve yapmaya da devam ettiğine dikkati çeken Genel Başkanımız Karamollaoğlu, şunları söyledi:
“Uluslararası kurum ve kuruluşların başaramadığını Filistinli mücahitler mücadeleleriyle başarıyor. Yaklaşık iki ay oldu; Gazze direniyor. Canlarıyla-kanlarıyla, dişleriyle-tırnaklarıyla direniyorlar. Hem İsrail’e karşı hem de bu zulme ortak olan emperyalist devletlere karşı direniyorlar. İslam ülkelerinin sessizliğine, medya manipülasyonlarına, algı operasyonlarına rağmen kararlı bir mücadele yürütüyorlar. İşte bu kararlı mücadele ile ateşkes sağlanıyor, esir değişimleri böyle mümkün olabiliyor. Çünkü ‘kahrolsun’ demekle İsrail kahrolmuyor. Sadece ‘kınayarak’ İsrail zulmü durmuyor! Bugüne dek kürsülerden kurulan sert sözler, kürsülerden inince yapılan icraatlar ile desteklenmeyince hiçbir işe yaramadı, yaramıyor ve bundan sonra da yaramayacak. Birleşmiş Milletlerin sağlayamadığı ateşkesi Filistinli direnişçiler mücadeleleriyle sağlamıştır! Hamaslı mücahitler Avrupa Birliğine hukuk ve insan hakları dersi vermiştir! İslam ülkelerinin liderlerinin kuramadığı cümleleri Gazzeli çocuklar haykırmıştır! Evlatlarını kaybeden anne-babaların ve anne-babalarını kaybeden evlatların dimdik duruşu anlayana çok şey anlatmıştır! Bu duruş dünya kamuoyuna İsrail’in gerçek yüzünü öğretmiş ve dünyanın her yerinde vicdanlı insanlar bu zulüm karşısında sokaklara dökülmüştür! Siyonizm ve Büyük İsrail Planı nedir anlamak isteyenler, Elon Musk’ın kurduğu cümlelerin ardından İsrail’e gitmek zorunda kalışı ve ardından yaptığı açıklamaları iyi okusunlar! BOP’a ortak olmak ne demektir bilmek isteyen ülkemizin limanlarından hâlâ ve her gün İsrail’e gidip gelen gemilerin sahipleri kimlerdir, kimlerle bağlantılıdır ona baksın! Kürsülerde sözde İsrail ile gemileri yakan, ancak gönderdikleri gemilerle İsrail’in Gazze’yi yakıp yıkmasına ortak olanlar kimlerdir? Milletimizi işte bu sorgulamaları yapmaya ve bunların cevapları çerçevesinde son 20 yılımızı değerlendirmeye davet ediyorum.”
Orta Direği Yok Eden Ekonomi Politikalarına İtiraz Ediyoruz
Biz nasıl ki yeryüzü üzerinde ‘büyük balık, küçük balığı yer’ düzenine itiraz ediyorsak; ülkemizde de büyük balıkların doymak bilmez iştahlarına itiraz ediyoruz. ‘Zengini daha zengin, fakiri daha fakir’ yapan, orta direği yok eden ekonomi politikalarına itiraz ediyoruz. Özellikle enflasyon gibi araçlarla maaşla geçinen büyük kitlelerin sofrasındaki ekmeği her geçen gün küçültürken, bir avuç insana fırın dolusu ekmeği altın tabakta sunan bu anlayışa itiraz ediyoruz. Alın teriyle, harama-faize bulaşmadan kazanmanın, birikim yapmanın, ev-araba sahibi olmanın her geçen gün daha da zorlaştığı, nerdeyse imkansız hale geldiği bir dönemdeyiz. ‘Hadi buna da razıyız, en azından şöyle düzgün bir evde kirada oturalım’ diyen insanımıza bunu bile çok gören bir dönemi yaşıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı sanki böyle bir şey ilk defa yaşanıyormuş gibi, geçtiğimiz günlerde ev sahibi ile sorun yaşayan bir vatandaşı anlattı. Kirayı 2 bin 500’den, 7 bin 500 liraya çıkarmak isteyen ev sahibine ‘sende vicdan var mı?’ diye seslendi! Belediye başkanını da arayıp, sorunu çözmesini istemiş. İnsan merak ediyor; bu ülkenin Cumhurbaşkanı kim? 21 yıldır tek başına iktidar olan kim? Ortalama kira fiyatları 10-15 bin lira, İstanbul’da ise çok daha yüksek; gerçekten Sayın Erdoğan bunu bilmiyor mu? Çok basit; kendisi telefonundan herhangi bir ilan sitesine girip rastgele kira fiyatlarına bakabilir. Ya da birlikte herhangi bir ilçede herhangi bir apartmana gidelim; rastgele bir kapıyı çalalım ve kaç lira kira ödediğini vatandaşımıza soralım. Bu ülkede on binlerce aile kira problemi yaşıyor. Her gün binlerce vatandaşımız çeşitli yöntemlerle dolandırılıyor. Herkesin Sayın Erdoğan’a telefonla ulaşma şansı yok. Öyleyse kitlesel problemlere bireysel çözümler aramak yanlıştır, bunu bir de Sayın Cumhurbaşkanı yapıyorsa daha da vahim bir yanlıştır. Sayın Erdoğan kendisine telefon açılmasını beklemesin; defalarca söyledik, bugün bu vesileyle bir kez daha hatırlatıyoruz, bu ülkede; Atama bekleyen yüzbinlerce gencimiz var. Burs bekleyen üniversiteli evlatlarımız var. Bir KHK’lı kendisine ulaşamayabilir; biz söylüyoruz, beraat ettiği halde işine dönemeyen binlerce mağdur insanımız var. Uyuşturucu bataklığına düşmüş evlatlarımız, mafya ve çetelerin ağına düşmüş insanlarımız var. Kirasını ödeyemeyen esnafımız var, girdi maliyetleriyle baş edemeyen üreticilerimiz var. Bankaların insafına terk edilmiş borçlu milyonlar var. Kendisi bilmiyor olabilir, hatırlatalım: Bu ülkede açlık sınırının çok altında 11 bin 400 lirayla geçinmeye çalışan yüz binlerce asgari ücretli vatandaşımız var. 7 bin 500 liraya mahkum edilen emeklilerimiz var. Şunları da bilmiyor olabilir kendisi; telefonda değil ama buradan söyleyelim: Birçok şehrimizde ekmek artık 10 lira, bir litre süt 20-25 lira, bir koli yumurta 100 lira.
Telefonun Başında Beklemesine Gerek Yok!
Sayın Erdoğan’a tavsiyem şudur; telefonun başında beklemesine gerek yok bunları bilmesi için. Rastgele bir okula girip, kantin fiyatlarını şöyle bir inceleyebilir. Herhangi bir akaryakıt istasyonunun önünden geçerken fiyat tabelasına şöyle bir göz atması yeterli olur. Herhangi bir kasaba, manava, markete, kırtasiyeye, giyim mağazasına uğrayabilir. Fakat; ‘sende vicdan var mı?’ sorusunu onlara değil, kimlere sorması gerekiyorsa onlara sormak şartıyla!
Fabrikalar Yetmedi Artık Köyler Satılıyor
Ekonominin çarkını döndürmediği için özelleştirmelerle fabrikalarımızı bir bir satan iktidar şimdi de köylere göz dikti maalesef. Büyükşehir Yasası ile mahalleye dönüştürülen köylerdeki gelişim alanları bir süredir sessiz sedasız ihale usulüyle satışa çıkarılıyor. Zaten tarım ve hayvancılığa vurulan darbeyle bir süredir boşalan köyler şimdi de sermaye sahiplerine peşkeş çekiliyor. TOKİ eliyle ihaleye açılan araziler köylülerin elinden alınıyor. Sadece Ankara’da şu anda 389 köy arazisi satışa çıkarıldı! Köy arazilerinin satılması; hayvanların otlayacağı alanların yok olması, ekilecek alanların azalması demek. Çiftçinin üretmemesi, köylerimizin terk edilmesi, üretimin düşmesi demek. Evimize aldığımız sütün, peynirin fiyatının artması; etin sofralarımıza girmemesi demek… Ankara’daki köylerde hayvancılık yapan köylülerimiz, uygun mera olmadığı için hayvanlarını kesime göndermek zorunda kaldılar. Ekonomiyi bitirdiler, fabrikaları sattılar yetmedi; şimdi de köylerimizi talana açıp bizi büyük bir tehlikeyle baş başa bırakıyorlar. Bu gidişe dur denilmezse karşı karşıya kalacağımız tehlikenin adı maalesef kıtlık ve gıda yetersizliğidir. Çünkü köyler ranta açıldığında, köylüler orayı terk etmek zorunda kalacak ve toprağı ekecek çiftçi, hayvanı otlatacak çoban bulamayacağız. Bu nedenle iktidara seslenmek istiyorum; ne köylerimizi, ne çiftçimizi ne de geleceğimizi ranta kurban etmeyin! Para bulunur, borçlar kapatılır ama verilen toprağı bir daha yerine koyamazsınız! Köylerimizin geleceği milletin geleceği, toprağın bereketi ülkenin refahıdır, bunu asla unutmayın! Saadet Partisi olarak biz, ‘tarım ve hayvancılık milli güvenlik meselesidir’ diyoruz. Üretmeyen, tükenir! ‘İnsanımızı topraksız, toprağımızı da insansız’ bırakan bu anlayış muhakkak değişmelidir.”