MİLLİ GÖRÜŞ FİLİSTİN DİRENİŞİNİN KENDİSİDİR

18.3.2024

MİLLİ GÖRÜŞ FİLİSTİN DİRENİŞİNİN KENDİSİDİR

Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu, ESAM, DİN-BİR-DER ve İSBAM’ın ortaklaşa düzenlediği “Erbakan ve Filistin Davası” Sempozyumu’na katıldı.

Burada açıklamalarda bulunan Genel Başkanımız Karamollaoğlu, konuşmasında şunları söyledi:

“Erbakan Hocamızın vefatının 13. Yılında, her zaman ve her zeminde Filistin davasını önceleyen bu bakış açısını çok kıymetli buluyorum. Zira, bir ömür kendisiyle birlikte mücadele vermiş bir kardeşiniz olarak şahitlik ederim ki, Erbakan Hocamız her daim Filistin davasını öncelemiştir. Bu vesileyle, kendisini bir kez daha rahmetle, minnetle ve hasretle yâd ediyorum. Mekânı cennet, makamı âli olsun inşallah.

TÜM İNSANLIĞIN GÖZÜ ÖNÜNDE SOYKIRIM UYGULANIYOR

Ne yazık ki bugün Filistin’in ve Filistinlilerin boynu büküktür. Gazze’de tüm insanlığın gözü önünde bir soykırım uygulanmaktadır. 7 Ekim’den bu yana katil İsrail devleti, hepimizin gözü önünde çocuk, kadın, yaşlı, engelli demeden masum insanları alçakça katletmektedir. Hastaneleri, ambulansları, ibadethaneleri, okulları dahi alenen hedef alan bir barbarlık karşısında, tüm dünya sessiz kalmaktadır. Uluslararası tüm kurum ve kuruluşlar, sınıfta kalmıştır! Maalesef Türkiye’miz dahil, tüm İslam ülkeleri de benzer şekilde sınıfta kalmışlardır! Dünyanın her yerinde vicdan sahibi insanlar, zulüm karşısında sesini yükseltirken, iktidarda bulunanlar bu zulmün suç ortağı olmuş, işbirlikçi olduklarını da tescil ettirmişlerdir! Mazlum Filistin halkı ise büyük bir şerefle direnmektedir! Bu direnişi kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla sürdürmektedirler. Allah onlardan razı olsun. Cenâb-ı Allah yâr ve yardımcıları olsun, en büyük zaferleri tez zamanda nasip eylesin.

ADİL DÜZEN VE YENİ BİR DÜNYA VİZYONU

 

Sabahki ilk oturumda değerli hocalarımız, geçmişten günümüze Siyonizmi farklı yönleriyle anlattılar. İkinci oturumda ise benden önceki kıymetli konuşmacılar, İslam’ın Siyonizme karşı verdiği mücadeleyi farklı başlıklarla ele aldılar. Her birine ayrı ayrı teşekkürü bir vazife biliyorum. Muhterem arkadaşlar, bendeniz ise bugün ‘Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya Vizyonu’ çerçevesinde bir sunum yapmaya çalışacağım.

İlk olarak şunu ifade etmek isterim ki, bugün Filistin’de yaşanan katliam başta olmak üzere, yeryüzü üzerinde meydana gelen hadiseler, bugünkü dünya düzeninin artık iflas ettiğini açıkça göstermektedir. Bugünkü mevcut düzen her şeyden önce adil değildir! Yeni bir dünya vizyonuna olan ihtiyaç, her geçen gün artarak katlanmaktadır. Dünden bugüne Hak ve Batıl mücadelesi her daim devam etmiştir, bundan sonra da edecektir. Bizlerin en temel vazifesi ise Batılın karşısında Hakkın hakimiyeti ve adil bir düzenin tesis edilmesi için gayret göstermektir.

DOĞRU HAK ANLAYIŞI

Asr-ı Saadetten 1683 Viyana seferine kadar dünya adalet temelli bir anlayışla yönetilmeye çalışılmıştır. Ancak Viyana Kuşatmasında hedefe ulaşılamayınca, Irkçı Emperyalizm maddi gücü eline geçirmiştir. 3,5 asırlık bir zaman diliminden bahsediyoruz. Bugünkü mevcut düzen, işte böyle bir sürecin sonucudur! Vaktimiz kısıtlı olduğu için, tüm bu süreçleri bugün uzun uzadıya teferruatlarıyla anlatmayacağım. Ancak bu dönemleri birbirinden ayırt eden unsurun ‘doğru’ ve ‘yanlış’ HAK anlayışlarının olduğunu hatırlatmak isterim.

Bizim inancımızda HAK şu 4 sebepten dolayı zuhur eder:

1) İnsan olmak,

2)  Emek,

3) Rıza ve irade ile anlaşma yapmak ve

4) Adalet gereği.

Bunun dışında hiçbir şey hak sebebi sayılmaz. Doğuştan insanlara verilen haklar ise;

1) Yaşama hakkı,

2) Irz, nesep, namusun korunması hakkı,

3) Mülkiyet hakkı

4) Aklın korunması hakkı ve

5) İnandığı gibi yaşamak hakkıdır. Her fert bu haklara sahiptir!

SÖMÜRÜ DÜZENİ

Yanlış hak anlayışına göre ise haklı olmanın dört kaynağı vardır. Bunlar; kuvvet, çoğunluk, imtiyaz ve menfaattir! İşte bu sebeple insanlık tarihi, bir bakıma Hak ve Kuvvet merkezli anlayışlar arasındaki mücadele tarihidir. Öncelikle bu farkı iyi anlamalı, bugün karşı karşıya kaldığımız mevcut düzenin üç buçuk asırlık bir geçmişi olduğunu unutmamalıyız. Peki bu düzen nasıl tesis edilmişti? Bunun başlıca amili Dolardır! ABD’de yedi tane Siyonist banka bir araya gelmiş ve ABD Merkez Bankası’nı kurmuştur. FED dediğimiz işte budur. Erbakan Hocamızın, ayrıca 1 Dolar üzerindeki simgelerle de bu sistemi tek tek anlatışını hatırlarsınız. Dolar, banka, borsa, faiz, kredi, ABD’de Rockfeller, İngiltere’de Rotschilds… Hepsi aynı ağın birer parçasıdır. Öncelikle ABD’de bankaları, Avrupa’da borsayı, İngiltere’de de üretimi ele alan bu tekelci anlayış adım adım tüm insanlığı sömürmüştür.

MEVCUT DÜZENİ BİLMEK MECBURİYETİNDEYİZ

Bugün İsrail’in vahşeti karşısında dünya kamuoyunun sessizliğinin, İslam dünyasının da acziyetinin sebebini anlamak isteyenler bu düzeni bilmek mecburiyetindedir. Neden limanlarımızdan hâlâ her gün gemiler İsrail’e gidip gelmeye devam ediyor? Çünkü sen paçayı en başta kaptırmışsın ve paçayı kurtarmak için, bu düzeni değiştirmek adına da yıllardır hiçbir adım atmamışsın! 1897 yılında Basel’de Theodor Herzl liderliğinde toplanan 1. Siyonist kongresinin neye tekabül ettiğini bilmeyenler, 1917 Balfour Deklarasyonu’nu anlamayanlar bugün gelinen noktayı da anlayamazlar. Onlar 2. Abdülhamit Han’dan yedikleri tokadı asla unutmadılar, ancak maalesef bizler ecdadımızın gösterdiği bu hassasiyeti göstermekte aciz kaldık. Ve elbette bu süreçler iyi okunamadığı için de 1947’de İsrail’in kuruluş süreci engellenemedi. 1947’den bugüne ise hepimizin gözleri önünde, İsrail tarafından adım adım işgal edilen bir Filistin var.

ARTIK BU DÜZEN DEĞİŞMELİDİR

Erbakan Hoca’yı anlamak, işte tüm bu süreçleri anlamak demektir. Filistin Savasını anlamlandırabilmek ancak böyle mümkündür. Aslında dünü bilmek ve bugünü anlamak, yarını öngörebilmek demektir. İnsanlık, Milli Görüş’ün Adil Düzen teklifine ve Yeni Bir Dünya vizyonuna bugün dünden çok daha fazla muhtaçtır. Batı medeniyeti tıkanmıştır! Bugünkü sistem her şeyiyle iflas etmiştir. Dünyanın her yerinde zulüm düzeni hakimdir. Açlık, yoksulluk, işsizlik, çatışma ve savaş… Emeğin sömürülmesi, zenginin daha zengin, fakirin ise daha fakir olması… Mevcut dünya düzeni, artık başka hiçbir şey vadetmiyor! Coğrafyamızda akan kan ve gözyaşının müsebbibi işte bu düzendir. ABD’de onlarca katlık gökdelenlerin arka sokaklarında on binlerce evsiz insan var; bunun tek sebebi bu dünya düzenidir! Amasız, fakatsız! Artık bu düzen değişmelidir! Yeryüzünde huzurun tesisi için Adil, Yeni Bir Dünya Düzeni mutlaka kurulmalıdır!

YAŞANABİLİR VE YENİDEN BÜYÜK TÜRKİYE

Peki ama nereden işe başlamalıyız? Bizim kanaatimiz odur ki; Yeni Bir Dünya’ya giden yolun ilk adımı Yaşanabilir bir Türkiye’yi kurmaktır! Peki ama nasıl? Biraz önce de ifade ettiğimiz gibi temel insan hak ve özgürlüklerinin korunmasını sağlayarak, hukukun üstünlüğünü tesis ederek, nimet-külfet paylaşımının adil olmasını temin ederek, ülkemizin tüm maddi ve manevi kaynaklarını harekete geçirerek bunu başarabiliriz. Milli, Güçlü, Süratli ve Yaygın Kalkınma hamleleriyle Anadolu’yu yeniden ayağa kaldırmak mecburiyetindeyiz. Maddi kalkınmanın yanında manevi kalkınma hamlelerini asla ihmal etmeden bunu başarmalıyız. Ancak böylelikle Yaşanabilir bir Türkiye’yi kurarak, Yeniden büyük Türkiye’nin ilk adımını atmış oluruz. Maddi ve Manevi kalkınma hamlelerinin yanında Şahsiyetli Bir Dış Politika ile milletler arası arenada hak ettiğimiz yeri alır, böylece zalimlerin karşısında mazlumların yanında güçlü bir duruş ortaya koyarız.

HAK MERKEZLİ YENİ BİR DÜNYA DÜZENİ İÇİN ATILMIŞ BİR ADIM; D-8

Sözün burasında Erbakan Hocamızın D-8 hamlesini hatırlamadan geçemeyeceğim. D-8, hak merkezli Yeni Bir Dünya Düzeni için atılmış çok önemli bir adımdır. Unutulmamalıdır ki, bu adım sadece başlangıç adımı olarak planlanmıştı. D-60’lar ve D-160’lar için atılan ilk adımdı. Ancak maalesef Erbakan Hocamızın ardından, o adımın devamı bir daha asla getirilmedi. Şu anda D-8’in Genel Sekreterliği İstanbul’da bulunmasına rağmen hiçbir fonksiyon ifa ettirilmemektedir. D-8 adeta unutturuldu, kağıt üstünde bir anlaşma olarak bırakıldı. Halbuki D-8’in devamı getirilmiş olsaydı, bugün karşımızda çok farklı bir tablo olacaktı. Bugün Filistin, böyle sahipsiz kalmayacaktı. İsrail, göz göre göre insanlık suçu işleyemeyecekti. Yeryüzü üzerinde en tepedeki binde birlik azınlık, geriye kalan %99,9’luk çoğunluğu sömüremeyecekti. D-8 ile tüm insanlığa şu 6 ilke teklif edilmişti:

Savaş değil Barış!

Çatışma değil Diyalog!

Çifte Standart değil Adalet!

Üstünlük değil Eşitlik!

Sömürü değil Adil Düzen!

Baskı ve Tahakküm değil İnsan Hakları, Hürriyet ve Demokrasi!

Milli Görüş’ün tüm insanlığa bu teklifi bugün için hâlâ geçerliliğini korumaktadır.

Zira aradan geçen çeyrek asırda, bu ilkelere duyulan ihtiyaç azalmak bir yana daha da artmıştır.

Tüm uluslararası kurum ve kuruluşların sınıfta kaldığı, tüm evrensel sözleşmelerin uygulamalarla geçersiz kılındığı bugünkü mevcut düzenin karşısında D-8 hâlâ dipdiri bir umuttur! Hak ve adalete dayalı bir medeniyetin inşası için; D-8 teşkilatı güçlendirilerek, önce tüm Müslüman ülkelerin katılımı ile D-60, ardından da yeryüzünde ezilen bütün mazlum milletler bir araya getirilerek D-160 kurulmalıdır.

BOP / BÜYÜK İSRAİL PLANI

Biz Müslümanlar umudumuzu asla kaybedemeyiz, kaybetmemeliyiz. Her daim korku ile ümit arasında bir denge tutturmak zorundayız. Bu bozuk düzeni değiştirmek için bu dengeyi tutturmak mecburiyetindeyiz. 1683’ten 1897’ye, 1897’den Birince ve İkinci Dünya Savaşlarına, oradan 2000’li yıllara ve günümüze gelen süreci de iyi anlamak mecburiyetindeyiz. Adına BOP denilen, gerçekte Büyük İsrail Projesi olan plan dahilinde son 15-20 yıldır coğrafyamızda yaşanan gelişmeleri de çok iyi anlamak mecburiyetindeyiz. Irak’ta ne oldu, Afganistan’da neler yaşandı, Suriye’de bugünkü duruma nasıl gelindi? Yemen, Arakan, Doğu Türkistan, Keşmir… Ve Kudüs… Ve Gazze! Ülkemizin etrafını adım adım kuşatan, gönül coğrafyamızı kana bulayan, tüm dünyayı adeta kendisine esir kabul eden bu mel’un planı bozmak, uygulayıcılarından hesap sormak boynumuzun borcudur!

HAİM NAUM DOKTRİNİ

Erbakan Hocamızın sıklıkla ve altını çizerek vurguladığı Haim Naum Doktrini’nin maddelerini hatırlatmadan geçemeyeceğim: İşsiz bırakacaksın, aç bırakacaksın, borca esir edeceksin, dininden uzaklaştıracaksın, bölüp parçalayıp yumuşak lokma haline getireceksin! Ne acıdır ki sayılan tüm bu hususlar, bir bir gerçekleşmektedir. Maddi ve Manevi Kalkınma hamlelerimizle bu gidişata dur demek bizim boynumuzun borcudur. Yaşanabilir bir Türkiye ve Yeniden büyük Türkiye’yi kurmak mecburiyetindeyiz. Dikkat ederseniz, bugün sıklıkla bu ifadeyi kullandım. Mecburiyetindeyiz dedim. Çünkü artık bir yol ayrımındayız. Keskin bir virajdayız! Bu düzeni ya değiştireceğiz ya değiştireceğiz! Başka alternatifimiz yoktur! Zulüm düzeni daha fazla devam edemez ve etmemelidir! Tüm insanlığı kendilerine köle yapmak isteyen bu düzen sahiplerine karşı koymak zorundayız.

KÜRESELCİLERİN MEVCUT DÜZENİ TIKANMIŞTIR

Emperyalist, kapitalist ve Siyonist küreselcilerin mevcut düzeni tıkanmıştır ve yok olmaya mahkumdur. Zaman; 3,5 asırlık bu aranın ardından tekrar “ADİL DÜZEN”i inşa etme zamanıdır. Zaman; Yeni bir Dünya kurma zamanıdır! Bugün gerçekleştirdiğimiz Necmettin Erbakan ve Filistin Davası sempozyumu, bu anlamda çok büyük bir mana ifade etmektedir. Bu sempozyumun ifasında emeği geçen herkese tekrar şükranlarımı sunuyorum. Cenâb-ı Allah, Erbakan Hocamızı anlamayı, her daim O’nun mücadelesini aynı inanç, azim ve kararlılıkla devam ettirmeyi ve Filistin davasına tıpkı O’nun gibi hizmet edebilmeyi bizlere nasip eylesin. Sözlerimi tamamlarken; Mübarek Ramazan ayı hürmetine, Cenab-ı Hak Filistinli mazlumların yüzünü güldürecek gelişmelerin haberini almayı nasip etsin! Kudüs’ün ve Gazze’nin özgürlüğünü nasip eylesin. Adil Düzeni, Yeni Bir Dünyayı kurmak için bizleri memur eylesin diyor, hepinizi hürmetle selamlıyorum. Allah’a emanet olunuz.”